Acımız büyük... Binlerce canımızı kaybettik, halen de kaybediyoruz... Öyle bir felaket yaşıyoruz ki Türkiye'de bir tanıdığı, akrabası enkaz altında olmayan kimse yoktur.
Annesini, babasını, evladını kaybedenler... Bu acının tarifi yok. Çok üzgünüm, kızgınım, bağırıp çağırasım geliyor. Sonra susuyorum, elimden bir şey gelmiyor. Kızıma sarılıyorum, kendimi şanslı hissediyorum. Ya artık evladına sarılamayanlar, onlar aklıma geliyor. Suskunluk yine baskın oluyor... Susmak çare mi? Peki ne yapmalı?
Türkiye'de 1900 yılından bu yana 7'nin üzerinde büyüklükte kayda geçmiş 10'un üzerinde deprem yaşanmış.. Mesela resmi kayıtlara göre 20 bine yakın kişinin yaşamını yitirdiği 17 Ağustos depreminin üzerinden 23 yıl geçmiş.. Ne yapmışız? Neden halen bu acıları bu denli yaşıyoruz? 23 yılda o yıkılan eski binalar yenilemez miydi?
Aynı süreci 30 Ekim Depremi'yle İzmir'de de yaşadık. 117 can gitti. Acısı halen taze... Depremzedeler iki yıldır evlerini yeniden yaptırmaya çalışıyor. Kredi istiyor, yardım bekliyor. Daha konteyner kentten çıkamamış, kirada oturan birçok depremzede aile var. İzmir'de bile bu denli sorunlar var.. Ancak gelin diğer tarafta yapılan çalışmalara bakalım...
İzmir Büyükşehir Belediyesi, 30 Ekim Depremi sonrası birçok çalışma yürüttü ve bunlara 200 milyon TL kaynak ayırdı.
* 30 Ekim İzmir Depremi sonrası Afet Bilim Kurulu oluşturuldu.
* Mevcut yapı stokunun envanterinin çıkarılması için İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi ile protokol imzalandı. Bayraklı'daki binaların incelenmesi ile başlayan çalışmanın İzmir geneline yayılması için protokolün kapsamı genişletildi.
* Binalar hakkında en kapsamlı bilgiye erişimi sağlayacak Bina Kimlik Belgesi Sistemi geliştirildi. Yapı envanteri çalışmasıyla binaların önceliklendirilmesi sağlanarak kentsel dönüşüm için yol haritası çizildi.
* Çiğli’de 20 milyon TL'lik yatırımla Türkiye’nin en kapsamlı yapı ve zemin laboratuvarı kuruldu. Çiğli’deki Egeşehir Laboratuvarı'nda deprem çalışmalarında ihtiyaç duyulan deney ve analizler uluslararası standartlarda yapılabiliyor.
* Kentteki parklar deprem toplanma alanı olarak düzenlendi. Tüm parklarda afet anında elektrik, su, tuvalet, duş ve çamaşırhane gibi temel ihtiyaçların karşılanabilmesi için gerekli altyapı çalışmaları sürdürülüyor.
* İzmir'de belki de en önemli çalışma olarak ortaya çıkan depremsellik araştırması başlatıldı. Kentin deprem haritasının çıkarılması için İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü, ODTÜ ve Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi ile protokol imzalandı.
Deniz ve karadaki fay hatlarının inceleneceği depremsellik araştırması ile kıyı bölgelerini etkileyebilecek tsunami tehlikesinin modellenmesi için çalışmalar başlatıldı. Bu çalışmayla tsunami ve sismik hareketlerin tehlikesinin değerlendirilmesi, diri fayların belirlenmesi ve bunların hareketlerinin belirlenmesi hedefleniyor.
İzmir'de 100 kilometre yarıçapında belirlenen alan üzerindeki fayların haritalandırılması için de halen çalışma sürdürülüyor. İzmir'in aktif fay haritasını çıkaracak ve bunların olası etkilerini öngörecek bu çalışma Türkiye'ye kılavuz olabilir... Bu haritaya göre kentsel dönüşüm planlamaları, öncelik seviyesi ve mali boyut olmak üzere her soru yanıtını bulacak...
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, yürütülen çalışmalarla ilgili "Kentin belki de gelecek yüzyılını kurtaracak bir çalışma olacak. Sadece İzmir için değil buradan çıkacak başarılı sonuçların tüm Türkiye'ye, dünyaya örnek bir model olacağını düşünüyorum” demişti..
Soyer'in başlattığı çalışma Türkiye çapında çözüm olabilir. Ekonomik boyutu da karşılanabilir. Çünkü Kahramanmaraş depreminin yarattığı ekonomik hasar, böyle bir projenin yürütülerek uygulanmasının da ötesinde...
Sözün kısası... İzmir kılavuz olmalı. Sayın Başkan Soyer de bu kılavuzu Ankara'ya mutlaka taşımalı!