Dünya Sağlık Örgütü'nün pandemi ilan etmesi ve Türkiye’de ilk Corona virüs vakasının ortaya çıkmasıyla hastalığın kendisine de bulaşabileceğini düşünenlerin sayısı artmış olmalı. Sokakta herkesin gündemi neredeyse virüs olmuş durumda. Paniklemek bu virüsün ekmeğine yağ sürer. Türkiye bu konuda iyi bir sınav veriyor. Yetkilileri sakince izleyerek önlem almak en doğrusu. Delirmiş ruh halinin hiç kimseye faydası olamaz. Alınan tedbirlerin herkesin sağlığı dikkate alınarak uygulanması gerekir. Bir anlamda ‘bende de olabilir aman dikkat!’ denebilmelidir. Bana bir şey olmaz kafasını bırakmamız lazım. Herkeste olabilecek virüsün başkasına bulaşabileceği bilinciyle yaklaşmalıyız.
Bazı ülkelerde durumun ciddi boyutlara ulaştığını görüyoruz. Virüsün yayılma riskini ciddiye mi almadılar, yoksa önlem almak konusunda geç mi kaldılar bilinmez. Mesela Almanya’da ilk vakanın erken görülmesine rağmen yayılmasını durdurmuş olmaları etkin bir mücadele ortaya koyduklarını gösteriyor. İtalyanlar ise zor bir süreç yaşıyor. Her nasıl olduysa sonuçlar vahim boyutlarda. Böyle olunca netice o ülke ile sınırlı kalmıyor. Tüm dünyada panik algısının yükselmesine neden oluyor.
Türkiye’de ilk defa birinin bu virüse yakalandığının ortaya çıkmasıyla durum farklı bir boyut kazandı. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın bu süreci başından itibaren son derece şeffaf, etkin ve başarılı bir şekilde yönettiğini söylemek gerekiyor. Tüm kamuoyu olaya iyi tepkiler verdi. İnsanların bilgilendirilmesiyle, panik algısına kapılmaktan ziyade önlem almaya yönlendirilmesi konusunda başta sağlık bakanı olmak üzere herkes üzerine düşeni yaptı. Yapmaya devam etmesi gerekiyor. Ülkeye giriş kapılarında görevli kamu personeli asla gözlerini kapamamalı. En küçük bir hata tüm ülkeyi etkiliyor, bunun bir an olsun akıllardan çıkmaması en doğrusu. Sadece savaş durumunda silah kuşanmakla ülkeye hizmet edilmiyor. Böyle zamanlarda ilgili kişilerin hizmeti herkesin hayatı için kritik öneme sahiptir.
Okulların tatil kararı ve evden eğitime devam edileceği yönündeki açıklama ile ilginç bir döneme girdik. Detayları henüz bilmiyoruz, fakat oldukça yenilikçi bir yöntem olacak gibi. Umarım yeni dönem kayıpsız geçer. Halkımız en kısa sürede bu yeni döneme adapte alacaktır. Kendini ve çevresindeki herkesi gözeterek hareket edeceğine inancım tamdır.
Salgın hastalıkların geçmişte ne tür kayıplara neden olduğunu araştırmaya başladığımda dehşet sonuçlara ulaştım. Mesela Asya’dan başlayan, bütün Avrupa’ya yayılan 1346-1352 büyük veba salgını sırasında neredeyse kıta nüfusunun üçte biri hayatını kaybetmiş. Asya’dan Avrupa’ya yayılan kara veba 150 milyon civarında insanın ölümüne neden olumuş. İspanyol gribi milyonlarca insanın hayatına mal oluyor. Google bu konuda gerekli bilgileri veriyor. Dikkat çekmek istediğim konu aslında başka. İnsanlık bu tür salgınlarla defalarca karşılaştı. Milyonlarca insan hayatını kaybetti. Ancak virüslerin yayılma hızı bugünkü gibi değildi. Uçaklar yoktu. Haberler bu derece hızlı iletilmiyordu. Galiba esas mücadele etmemiz gereken konu, pompalanan korkunun anlık iletilmesi. Olanları bilmeye hepimizin hakkı var. Fakat, atalarımızın sahip olduğu bilgi, teknoloji ve tıbbi imkanların kat be kat fazlasına sahibiz. Bunun avantajını kullanacağız. “Vay efendim kanserden bu kadar kişi ölüyor, gripten bu kadar insan hayatını kaybediyor" diyerek işi sulandırmaya kimsenin hakkı olamaz. Yaşadığımız dönemin haber, sosyal medya bombardımanı dikkatle gözden geçirilerek toplum kucaklanmalıdır. Burada siyaset yapılamaz. Yapılmamalı. Kucaklaşma zamanı gelince bütün farklılıklar bir kenara bırakılarak, birlikte mücadele edilmelidir. Fırsatçılar! Bu ülkenin baş belaları! Leşin yanıbaşında sıraya girmiş akbabalar gibi sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlar. Lafa gelince hepsi ahlak dersi vermeye kalkar. Aslında bazı değerlerimizi ağızlarından akan salyayı gizlemenin aracı olarak kullanıyorlar. Bu kişilere karşı ihbar mekanizması sonuna kadar işletilmeli..
Yaşadığımız hiç ir dönemde korkularımızı bir kenara atamadık. Ölüm korkusu en baskın olanı. Biz ve sevdiklerimiz. Ölüm her daim tehdit olageldi. Bazen virüs, bazen savaş. Bazen de öngörülemeyen nedenler. Galiba hepsine birden meydan okumanın tam zamanı...