MENÜ
İzmir 35°
Son Kale İzmir
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Dayak cennetten mi çıkmadır?
Hüsnü Çelebi
YAZARLAR
21 Ekim 2019 Pazartesi

Dayak cennetten mi çıkmadır?

Babasından yaptığı oyuncak konusunda takdir bekliyordu çocuk. Nasıl da güzel bir araba yapmıştı. Eskiden böyleydi. Hazır oyuncak bulmak, hele köy yerinde imkansıza yakındı.
O da kendi oyuncağını yapmıştı. Bütün gün elinde, arkadaşlarıyla koşturup durmuştu. İçindeki heyecanı canlı tutarak, vücut saatini babasının patikanın başında belireceği ana ayarlamıştı. Zaman geçmek bilmiyordu... Tabii ki kendisini ispat etme çabası içindeydi. Varlığını hatırlatmak istiyordu. Aslında başının okşanıp ‘aferin’ denmesine fit olurdu. Çoğunlukla görmezden gelindiğini hissetmesi çok dokunuyordu. Azla yetinmeyi öğreniyordu. Bir çocuk olarak ne kadar bir alanda kendini ifade edebileceğine başkaları karar veriyordu. Belki de bu yüzdendi hemen büyümek istemesi.
Çocuk olarak farke dilemeyeceği belliydi, bunu da biliyordu. Basit bir oyuncak değildi aslında, çok daha fazlasıydı onun için. Fakat bunu görebilecek biri olmalıydı, onun için ne kadar değerli olduğunu bilebilecek biri... Az sonra babası ortaya çıktı. 
Torbalarla yokuşu tırmanan babasına sevinçle koştu, yaptığı oyuncağı anlatmaya fırsat bulamadan, “eşek herif torbaları alacağına konuşuyor musun?" deyip şamarı patlatttı. Çocuğun sevincini paylaşmasına izin vermeyen bu tokat, babasıyla arasına hayatı boyunca aşılamayacak bir duvar ördü. 
Benzer hikayelerin etrafımızda gördüğümüz insanların bir kısmının geçmişinde var olduğunu biliyorum. Birçoğumuzun ebeveynleriyle çözemediği sorunlar görmezden geliniyor. Anne babaların birbirleriyle yaşadıkları sorunların, fiziksel, psikolojik şiddet veya huzursuzluk olarak çocuklara ihale edilmesinin mutsuz bireyler yetiştirmekten başka bir işe yaramadığını artık öğrenmeliyiz. Ayrılan anne babaların çocukları olarak büyümenin zorlukları görmezden gelinemeyeceği gibi, çocuklarını anlamaktan uzak ebeveynlerin da can yakıcı olduğunu unutmamalıyız. Babalarımız babalarından, onların babaları babalarından şiddet gördü, bu normal kabul edilerek adeta kodlandı, sonraki nesillere aktarılageldi. Anneler dayak yedi, aldatıldı, aldatılan anneler çocukları için sustu, susmayanlar kendilerini feda ettiklerini düşünerek, fena halde çocuklarını incittiler. Bazıları suçladı, bazıları suçlandı. Ağır aile travmasından geçenlerin bazıları durumu kurtarırken, çoğu ilişkilerini yönetmekte zorlanıyor. Öfkeli bir katman var. Sağlıklı bir aile yaşantısına sahip nesiller yetiştirmek önemli. Anne babaların sevgi, saygı ve iyi insan olma zemininde şefkatle büyüttüğü çocuklara ihtiyaç var. Bugün gördüğümüz toplumsal gerginliğin izlerini, belki de aile içinde yaşanan travmatik süreçlere bakarak anlamaya çalışmak daha doğru gibi. Huzurlu bir toplum için, bu konuya derinlemesine bir yaklaşımın gerekli olduğuna inanıyorum. Aksi halde endişelenmemiz gereken daha çok şey olacak.
Fakat rahmetli Çetin Altan’ın dediği gibi “biz yine de enseyi karartmayalım"...

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Gökhan Bektaş
 5 Kasım 2019 Salı 20:00
Küçüklerimize de birey olarak bakıp, onlarla aynı göz izasında konuştuğumuz günler diliyorum. Duyarlılığınız için teşekkür ederim, elinize sağlık.
 TUNÇ
 22 Ekim 2019 Salı 18:15
Kendini gerçekleştirme ve birey olma yolunda çocuklarına varlığını hissetirebilen anne ve babalar olma dileğini sunmak istiyorum . En büyük sorumluluğun sen gibi olmaya çalışan bir çocuğa kılavuz olmak olduğunu unutmamak gerekiyor. Elinize sağlık Hüsnü ÇELEBİ.
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Son Kale İzmir