Bir meslekten daha ötesi... Berberlik
Türkiye’de her sabah dükkanını açmak için evinden çıkan yaklaşık 85 bin berber var. Umutla, emekle geçim parası kazanmak için dükkanlarında müşteri bekleyen bu insanlar, artık işlerinin bazı konularda daha zor olduğunu söylüyor. En çok şikayet ettikleri konuların başında ise çırak bulamamak geliyor. Çünkü, çırak olarak işe başlayanların çoğu bir süre sonra işi bırakıyor. Berberlik mesleğinin sabır ve gözlem gerektirdiği bir gerçek. Dolayısıyla bu sabrı gösteremeyeler erkenden berberliğe veda ediyor.
Eskileri biraz hatırlayanlar bilirler. Usta çırak ilişkisine dayanan öğrenme süreci çoğu zaman sancılıdır. Usta çırakta ışık görünce biraz yüklenir. O zaman da iş yükü artar delikanlının. Kolay mı? Sokakta arkadaşlarıyla haytalık yapmak varken, küçük bir dükkana hapsolmak?
Hevesli olmayanlar çoğunlukla ustanın gözlemini teyit edercesine, ertesi gün işe gelmez. Sonraki birkaç gün dükkanın bulunduğu sokaktan dahi geçmez. Usta çırak ilişkisi bir anlamda baba oğul ilişkisi kıvamındadır ama daha karmaşıktır. Çünkü çırağın babası da bu ilişkiye dahildir. Karne bir nevi ona gider. İşler yolundaysa ne ala, değilse babaya haberi ulaşır. Ya usta ya da baba uygun bir şekilde çocuğun kulağını çeker.
Okulu erkenden terk eden birçok delikanlıyı, uyuşturucu ve benzeri tehlikelerden alıkoymakta bu sistemin de katkısı olduğunu unutmayalım. Okulda istikbal görmeyenlerin, doğru şekilde kanalize edildiği bu gibi mesleki alanların yaşatılması çok önemli.
Neyse, biraz Ali usta ve yanında yetiştikten sonra on yıldır beraber çalıştığı Görkem ustaya kulak verelim. “En sevmediğiniz müşteri hangisidir?” sorusuna yanıtı: "İşimize karışan müşteriden belli etmesek de pek hoşlanmayız. Aşağı yukarı aynıdır gelenler, arada ilk defa gelenler de oluyor, dükkanın kapısından selamsız gireni de var, adamakıllı olanı da. Her çeşit insanla muhattap oluyoruz. Biz iyi esnaf olmak zorundayız. İdare ediyoruz. Mahallede olan biteni biliriz, birçok şeyden haberimiz olur" şeklinde oluyor. “Şakayla karışık soruyorum" Ali usta siz berberlerin bilmediği bir şey var mı?"
“Her türden insanla muhabbet ediyoruz. Mühendisi, doktoru, memuru... onlardan öğreniyoruz" diye yanıtlıyor gülümseyerek.
“Peki isteyen herkes berber olabilir mi? Yani yetenekli olmak gerekmiyor mu?” sorusunun karşılığı: “Tabi biraz yetenek lazım ama en önemlisi ustayı iyi izlemek, disiplinli bir şekilde dediklerini yapmak ve biraz da cesur olmak” diyerek formülü veriyor.
Görkem usta ise, arada bir konuşmayı tercih ediyor. “Ali usta bana sahip çıkmasaydı, ben de o serserilerden biriydim şimdi” diye ekliyor. Dediğine bakılırsa, epeyce yanlış yola sapanlar olmuş tanıdıklarından.
Berberler için mahallenin sır küpü desek yeridir. Hemen her kesimden insanla temasları vardır. Zamanla kurdukları ilişkiler berber-müşteri ilişkisinin ötesinde dostluğa evriliyor. Böyle olunca da sırlar paylaşılıyor. Biz erkekler için doğru berberi bulup, aynı makasa teslim olmak önemli. Bir şekilde işleyen makas seslerine karışan sohbeti sevdiğimiz de doğru. Hele arada durup, çay ocağına seslendi mi değmeyin keyfimize! Mahallenin nabzını tutan bu zanaatkarlar için muhtara yakın yerdeler desek pek havada kalmaz diye düşünüyorum. Çok konuşanı olduğu gibi, dinlemeyi tercih edeni de vardır. Siz berberinize çok şey anlatmadığınızı düşünebilirsiniz. Bunu bir de ona sormak lazım. 'Kendimi bildim bileli berberim' diyen Ali usta onlardan biri. Oldukça samimi, sıcak kanlı ve bir o kadar da saygılı. Ona berberlerle ilgili bir yazı yazmak istediğimi söylediğimde, samimi bir tavır sergiledi. Bu tavrından dolayı Ali ustaya teşekkür borçluyum. Onun gibi emeğiyle ter dökerek çalışıp kazanan, toplumsal ve kültürel hafızamızın bir parçası olanlara saygılarımla...