Henüz 2016 darbe girişimi olmamış, Akçay'daki otelim batmamış ve ben turizm ile uğraşırken Ağustos'un en sıcak günlerinden birinde 207 nolu odada ailesi ile tatil yapan müşterim üzerinde havlusu ile kan ter içinde yarıçıplak resepsiyona indi;
-Odadan dumanlar geliyor, çocuk içeride uyuyor yetişin!
Sigara içilmeyen bir oda olduğu için hemen ütü veya ketıl gibi bir şey kullanıp kullanmadıklarını sordum, hayır dedi.
Sakince 2. katın elektrik şalterini indirdim, hızla odaya doğru ilerledim.
Odada elektrik hattından gelen bir yanık kablo kokusu olduğunu anladım.
Telefonu elime aldım, senelerdir işlerimi yapan yılların kurdu ve iyi bir elektrikçi olan Kemal Abiyi aradım. Aksilik ya, uzak bir yerde işteymiş, akşamdan önce gelemezmiş.
Bu mümkün değil, akşama kadar koca bir katın elektriğini kesik tutamam.
Odanın elektriğini kesip 2. katın şalterini açtım.
On dakika sonra 208 nolu odadaki müşteri aynı şikayetle aşağı indi.
Artık yapabileceğim bir şey yoktu, tekrar 2. katın elektriğini kestim ve başka bir elektrikçiyi aradım.
Boştaymış, hemen geldi...
İnsan yıllarca her sezon binlerce yeni kişiyle tanışınca bir süre sonra karşısındakini tanımak için konuşmaya pek ihtiyaç duymuyor.
Bakışları bana hiç güven vermedi. Kontrol kalemini tutuşu, bir noktaya uzun uzun dalışı, sorulara geç cevap verişi bana o an bu işi halletse bile ardından Kemal Abiyi denetlemesi için çağırmam gerektiğini düşündürüyordu...
Önce odaya girdi. ''Kablo yanmış'' dedi. Sigorta attı mı diye sordu. Hayır ben kapattım dedim. O zaman size daha düşük amperli bir sigorta takmamız gerekli dedi. Bu sohbet o kadar saçmaydı ki... Çünkü o an acil olan şey sigortanın amperi değil, problemin sebebini bulmaktı. Neredeyse kovacaktım fakat tüm otelin elektriğini kesmişti ve panodan birkaç kabloyu sökmüştü bile. Ve ben onları nereye takacağımı bilemezdim. Bir yerde artık ona mahkumdum.
Bir elektrikçi değilim ama usta elektrikçileri özellikle de Kemal Abiyi çok izledim. Söktüğü kabloların bizim sorunumuzla ne kadar alakasız yerler olduğunu görünce daha fazla dayanamayıp aşağı indim ve yanına bir elemanımı gönderdim. Orada kalıp sinirlenmem işleri daha da sarpa sardırabilirdi.
Aradan bir saat kadar geçtikten sonra şalteri açtığını pos cihazının ışığının yanmasıyla anladım. Yanına gitmedim. Kafası rahat olsun, beni görüp heyecanla yanlış bir iş daha yapmasın diye yerimde kaldım.
Sonuç ne mi oldu? Duman gelen odalara birkaç oda daha ilave oldu!
Salak salak panoya bakıp düşündüğünü görünce de dayanamayıp koştum ana şalteri indirdim ve sözde elektrikçiyi otelden kovdum.
Arıza büyümüştü. İç muhasebem neden sadece 2. katın elektriği kesip Kemal Abiyi beklemedin diye beni sorguluyordu. Vicdanım ise iç sesime ''insanlar buraya tatil yapmaya geldi, burada kaldıkları her an için para ödüyorlar,onları hangi sebeple olursa olsun hizmetsiz bırakmaya hakkım olmadığı için bu adamı çağırmak zorunda kaldım!'' diye cevap veriyordu.
Onlar kavga ededursun Kemal Abiyi tekrar aradım ve durumun ciddiyetini anlatıp elindeki işi bırakıp gelmesini rica ettim.
-Hemen geliyorum yiğenim marah edme!
Yarım saat içinde geldi. Hemen panoyu açıp hangi odalardan duman geldiğini sordu. Bir yandan da gelen elektrikçinin adını sordu. Neden sordun dedim? ''Akrabam değilse küfredeceğim de ondan. Böyle berbat işçilik mi olur bütün kabloları yanlış yerlere bağlamış!'' dedi.
Velhasıl, her işi en çok yarım saatte bitiren Kemal Abi o gece akşam yemeği saatine kadar bir türlü otelin elektriğini veremedi. Bir sürü de kablo değiştirdi. Bazılarını yandığı için, bazılarını da içeride bir kısmı yanmış olabileceği için her ihtimale karşı değiştiriyorum dedi.
Müşteriler odalardaki şarjlı ışıldakların ışığı altında giyinip süslenip söylene söylene restorana inerken Kemal Abi elektiği verdi ve haydi eyvallah dedi.
Nasıl yahu? Durup bir kontrol etmeyecek misin?
-Yoo gerek yok. Sen beni tanıyor musun?
-Evet
-İyi o zaman, ben de bu tesisatı tanıyorum çünkü kendim yaptım. Hiçbir şey olmaz artık merak etme!
Adam bildiğin ardına bile bakmadan gitti...
Kemal Abiye güvenirim evet ama aşağıda canlı müzik başladı, insanlar içkilerini söyledi, sanatçı sahne aldı.. Allah'ım lütfen bu gece mahvolmasın diye kendimi yiyorum.
Uzatmayayım ne o gece, ne de başka bir zaman aynı arıza tekrar olmadı. Acı tatlı anılarımızın arasına karışan her macera gibi, bu da unutulup gitti...
Şimdi gelelim sadede..
Neden anlattım ben bunları? Lafı nereye vardıracağım biliyor musunuz?
Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a!..
***
Türkiye'yi bizim otel farz edin..
Cumhuriyetin kurumları da elektrik panosu..
Yeni bir elektrikçi gelince başımıza neler geldiğini okuduk..
Kemal Abi bu işin en iyisi mi? Hayır..
Peki neden birinin yapamadığını o halledebildi?
Çünkü onun eseri(!)
O panoyu o kurdu.
O tesisatı o çekti.
Doğrusuyla yanlışıyla bu onun işi.
Ortadaki arıza ondan kaynaklı diye Kemal Abiye kızmış olsaydım başıma kim bilir daha neler gelecekti...
Kemal Abi ile iyi geçinmek lazım. Hatalarını oturup yine onunla ve bilimsel metodlarla (Atatürk ilkelerinin doğruluğunu, diğerlerinin sonuçlarını anlatmaya çalışarak) ve insan gibi konuşup bu çirkin sezonu yine onunla bitirmek lazım.
Yoksa yerine kim gelirse gelsin şu durumda o pano çatlar patlar!
O otel Allah muhafaza yanar, kül olur!
Akıllı olmak lazım...
Bilmem... Anlatabildim mi?..
Sevgilerimle...