Değerli okuyucularım,bugün sizlere henüz tanıştığım bir çocuk gelinin hayat hikayesini kendi ağzından aktaracağım. Yazmış olduğum bir twite yaptığı yorumdan etkilenerek takibe aldığım ve akabinde yaptığımız kısa sohbet ile yaşamındaki ilginçlikleri anlamakta hiç zorlanmadığım çocuk gelinin anlattıklarından oldukça etkilendim. Mail adresimi vererek bana kendini biraz anlatmasını,anlattıklarını ise izni olursa SONKALE İZMİR GAZETESİ'ndeki köşemde paylaşacağımı belirttim. Yazıda bahsedilen 3 yaşındaki kızı gerçek annesi henüz ona hamile iken evlat edinmiş. Çünkü aile, kızları 13-14 yaşlarına girdiğinde evlendiriyormuş. Buna mani olabilmek için de bu yavrucağı evlat edinmiş..
Kalan kısma hiç müdahale etme gereği duymadan, bir zamanların çocuk gelini, şimdilerde ise çocuklarının kahramanı olan bir annenin kendi ağzından aktarıyorum. Umarım okuyan bir tek baba bile fikrinden cayar, biz de bir nebze de olsa amacımıza ulaşmış oluruz...
* * *
Merhabalar...
16.08.1977 Ankara doğumluyum. Aslen de Ankara'lıyım.
Lise son sınıfta öğrenci idim.(Anıttepe Lisesi) Başarılı bir öğrenci, başarılı da bir sporcuydum. Bayanlarda 5000 m maraton koşan 15 yaş kategorisinde ilk bayan atlettim. Birgün okuldan eve geldiğimde tanımadığım insanlar vardı salonumuzda. Kendi aile büyüklerim ile beraber tabi. Sessizce idman çantamı alıp, görünmeden çıkmaya çalışırken yakalandım. "İçeri gir" dediler, "vaktim yok antrenmana geç kalirim, hem kim bunlar tanımıyorum bile" dedim. "Ellerini öp gidersin, seni nişanladılar, okuldan gelmeni beklediler" dedi yengem. Tabi şaka sandım. Fırladım kaçtım evden!
Akşam 21.30'da bitti idmanım eve döndüm neşe ile... Geldim ki; o tanımadığım insanlar evimizde.
"Hoşgeldiniz" dedim nezaketen. Dedem, "ellerini öp, seni nişanladık" dedi...
Kalakaldım! Şaka mı? Gerçek mi? Bilemedim..
Vel hasıl şaka değilmiş! Nasıl hayata küstüğümü kimse tahmin edemez!
Bütün hayatım bir anda rehin alındı. Okulum, üniversite hayalim, spor hayatım, hayallerim, umutlarım bir anda kocaman bir karanlığa dönüştü! Çocukluk ettim! Ama çocuktum da! Herkese küstüm, kimseden merhamet dilenmeyecek kadar küstüm! Bana bunu yapanlardan aman dilemeyecektim, kendimce dik duracak, affetmeyerek intikam alacaktım! Nasıl yaptılar bunu?
Halâ düşünürüm! Nasıl yapılır ki bu?
Ben sokakta oynuyordum, bisiklete biniyordum, maç yapıyordum. Polis koleji, spor akademisi sınavlarını kazanmış ama gitmemiştim. İyi bir hukukçu olacaktım! Dünya rekorları kıran bir Türk sporcu olacaktım. Ben birgün aşık olacaktım! El ele dolaşacaktım! Herkesin ballandıra ballandıra anlattığı bir ilk öpücüğüm olacaktı belki! Dahası çocuklarıma anlatacağım bir tanışma hikayem, bir aşk, bir evlenme teklifi anılarım olacaktı!
Her şeyimi çaldılar!
Çocuklarım büyüdükçe sorgulamaya başladılar.
-Neden bütün resimlerinde yere baktın?
-Neden gülümseyen bir resmin yok?
-Neden gelinler gibi makyajın yok?
-Neden mutlu görünmüyorsun?
- Babamla nasıl tanıştın, nasıl evlenme teklifi aldın vs...
Utandım. Sanki benim suçummuş gibi utandım! Herkese küstüm, kimseden yardım istemedim, bana verilen ceza için, cezama razı olarak canlarını acıtacağımı sandım, bana bunu yapanları terk ederek intikam alacağımı sandım, çocukluk ettim demeye utandım! Bir eşya gibi beni tanımadığım bir adama verdiler diyemedim! Aciz, zavallı bir kadın imajı kızlarıma verebileceğim en kötü örnek olacaktı. Yalan da söyleyemezdim!
''Biraz daha büyüdüğünüzde babanızla beraber size hikayemizi anlatacağız'' diye geçiştirdim.
17 yaşımda ilk, 19 yaşında ikinci kızım doğdu. Onları büyütürken hep bir gün bu soruların geleceğini düşündüm. Ve karar verdim bir gece! Belki her hayalim çalınmıştı ama benim iki kızım vardı artık. Çocukluk etme, hata yapma şansım yoktu! Madem bir şey olamadım, o zaman en iyi anne olmalıydım! Benim yavrularım bunu hak ediyor dedim. Gündüz yavrularıma, evime baktım geceleri ders çalışmaya başladım. Önce yarım dönem eksik lise kredilerimi tamamlayıp lise diplomamı aldım. Sonra sınavlara hazırlanıp açık öğretim lisans programından kamu yönetimi bölümünü 5 yılda bitirdim. Çocuklarım ilkokula giderken ben üniversiteyi bitirdim. Kızlarımla müzik kurslarına gittim beraber. Büyük kızım gitar, küçük kızım keman ben bağlama çalmayı öğrendik. Her hafta bir kitap, her hafta bir film, her hafta bir gezi, her hafta bir konuda münazara, her hafta bir gün serbest kalarak birlikte büyüdük. Çok iyi üç kız arkadaş olduk ve halâ miniğimizle beraber harika zamanlar geçiriyoruz.
Kızlarımla beraber ihtiyaç sahibi yavrularımıza eğitim ve barınma desteği vermek adına 11 yıl gönüllü sosyal projelerde beraber çalıştık. Duyarlı, eğitimli, öz güvenli, cesur, ahlaklı, dürüst, herkesin takdir ettiği, örnek gösterdiği genç kadınlar oldular. En azından bu hayalimi gerçekleştirdim. Şimdi biz üçümüz minik kızımıza ve sorumluluğunu aldığımız 5 çocuğumuzun geleceğine destek olmak için çabalıyoruz keyifle.
Zamanla anlattık tabi kızlarımıza hikayemizi, ama artık o zavallı küçük kız yoktu hikayemizde. Birileri hata yapmıştı ama sonuçta onların güçlü, iradeli, kendini geliştiren, cesur, zorluklara yenilmeyen, hem anne hem baba hem arkadaş olan, kimseye minnet etmeyen, her işe cesaret eden, güven ve cesaret veren, koruyan bir anneleri vardı! Bazen dertleşirler benimle, sarılıp ağlarlar bana "sen harika bir annesin, sen varken bize bişey olmaz, bizim için nelere katlandın, bizim için çok emek verdin, azmi öğrettin" diye... Bazen de "boşan babamdan, kendin için bir şey yap artık, biz senin neler çektiğini anlıyoruz, kadın ol, aşık ol, özgür ol, biz arkandayız" derler. Bana kızlarımı hediye eden ve bu sene 27. yılına gelen bu hikayenin her anını seviyorum artık diyorum onlara...
Hani taciz, tecavüz diyoruz, öfkeleniyoruz ya? ''Çocuk gelinler'' en büyük tecavüz mağduru!
Kimse itiraf etmez belki ama böyledir..
En acı tarafı budur!
Kendinden tiksinmene neden olan budur!
Aynaya bakamama nedenin budur!
Savaşın en zor cephesidir bu!
Büyüdükçe öğrenirsin neye maruz kaldığını, sana yapılanın ne olduğunu.. Aslında cinselliğin korku, acı, tiksinti, kusma hissi olmadığını okudukça, duydukça anlarsın.
Hiç tanımadığın, elini dahi sadece stüdyoda resim çektirirken tuttuğun bir adamla aynı evi, aynı yatağı paylaşmak dünyanın en büyük zulmü!
İşkence dahi etseler bir süre sonra ölür kurtulursun. Sana kıyanlara kıyayamak var ah işte bir de... Bir kurşun sıkabilirsin kafana ama babam dayanamaz ölür! O ölürse kardeşlerim perişan olur, onların suçu yok demek...
Özetle zor yani..
Yarım kalan bir çocukluk, pas geçilen bir gençlik, tonlarca yük... 43 yaşıma geldim 17 yılım hergün 5 doz antidepresan kullanarak, 23 yılım uykusuzluk ile geçti ve hala devam ediyor...
Bir insanın yüreğine değecek, tek bir çocuğun dahi ziyan olmamasına fayda sağlayacağını düşünerek yazdım. Eksiğim, kusurum affola...