Şimdi durduk yere size sigarayı bırak(a)mamanızın sebebi ölümü kabullenmemenizdir desem ne düşünürsünüz? Hatta aslında Dünya’daki bütün zararlı heves ve hırslarınızın sebebi budur desem?
Abi dur çok bodoslama girdim mevzuya,birkaç soru ile yumuşatayım..
- 3 ay ömrü kalmış bir hastaya neden hiçbir şey yokmuş gibi davranılıp bol bol moral aşılanır?
- Yeni doğmuş bir bebek veya ölmek üzere olan bir yaşlıyı neden aynı şefkatle sevip üzerilerine titreriz?
- Turp gibiyken birisi sana ‘yarın öleceksin!’ dese buna inanır mısın?
- 3 yıl ömrün kaldı dese?
- 10 yıl?
- 20?
Hayır mı? Neden peki?
Ama ucu açık ‘Hepimiz bir gün öleceğiz!’ söylemini kafaları bir aşağı bir yukarı sallaya sallaya pek güzel kabulleniriz. Kabullenmesine kabulleniriz de,bize zarar veren hiçbir kötü alışkanlığımızı da somut bir şeyler görmedikçe terk etmeyiz. Bu garip mi peki?
Bakın aslında hiç de değil..
* * *
Tüm canlıların genetik kodlamasında birçok yaşamsal içgüdü bulunmasına rağmen bunlardan en güçlü olanları neslin devamı için üremek,üremek içinse hayatta kalmaktır. Çocuk sahibi olamayan bir erkek doktora gidiyor,sperm sayımı yaptırıyor ve doktor kendisine şunu diyor: ‘Sigarayı bırakman gerek!’ Peki bırakıyor mu? Çocuk sahibi olana dek,o da belki.. Öksürükten ciğerleri patlamak üzere olan birisine doktor ‘Sigarayı bırak’ dediğinde bırakıyor mu ya? Çoğu zaman evet. Çünkü üreyebilmek için önce hayatta kalması gerekir. Yani hayatta kalma arzusu içgüdülerin en güçlüsüdür.. Peki bir sorun olmadığı sürece sadece insanoğluna has şekilde bünyenin dayanıklılığını test etmek de neyin nesi öyle ise? Hem de bizi diğer hayvanlardan ayıran en büyük özelliğimiz,”Düşünmek” varken!
Bir hayvan içtiği sudan rahatsızlanırsa bir daha asla o sudan içmezken bizler niçin karaciğerimizi kaybedene dek alkol,akciğerimizi yok edene dek sigara içiyoruz?
Alışkanlık,bağımlılık,geçiniz efendim ne demiştik?: Çünkü ölümü kabul etmiyoruz!
Belki abartı gelebilir ama bana göre tüm kötülüklerin anası ne sigara,ne de içki.. Tüm kötülüklerin anası,ölümü kabul etmemektir. Bütün hırsların, vicdansızlıkların, hatta ”Nasıl olursa olsun ama benim olsun” diyerek çalınan tüyü bitmemiş yetim haklarının bile sebebi aslında hep bu..
Buraya bununla alakalı binlerce örnek daha yazabilirim ama lüzum yok,nasıl olsa kimse önemsemeyecek,anlasa da değişen hiçbir şey olmayacak..
Son olarak şöyle bir soru sorayım.. Yaşamı boyunca her türlü hileyi kullanarak zengin olmuş, fakat artık sonunun geldiğini iyiden iyiye hisseden bir ihtiyar,sağlığına kavuşup yaşamına devam edebilmek için sizce servetinden ne kadar ödeme yapabilir? Jet Fadıl duymasın ama eğer iyi bir pazarlamacı iseniz birkaç yıl daha yaşam vaadi ile sanırım servetinin tamamını elinden alabilirsiniz..
O halde bu nasıl bir paradoks?..
* * *
Henüz ortaokula gittiğim sıralarda dayımın ahşaptan upuzun bir sigara ağızlığı vardı.. İşten gelip akşam yemeğini yedikten sonra cam büfede sakladığı hepimizden kıymetli ağzılığına özenle yerleştirdiği sigarasını yakar,dumanını da keyifle yüzüme üflerdi. İşe giderken kırılabilir diye yanına almaz büfeye saklardı. Ve tabii o gidince de bana hemen sakladığı yerden alıp ağızlığı incelemek kalırdı. Bazen dişlerimle dudaklarımın arasında tutarak ben de dayım gibi çekip aynadaki suratıma doğru üflerdim..
İşe gittiği günlerden birinde cam büfedeki ağızlığın yanında bir tek sigara fark ettim,dokunmadım… Akşam geldiğinde içeceğini düşündüğüm o tek sigara ertesi günün sabahında da aynı yerinde öylece duruyordu. Dokundum..
Ağızlığın ucuna taktım,artık dayımın taklidini çok daha güzel yapabiliyordum. Uzun tahta ağızlığın ucuna sigarayı da ekleyince daha da uzun olmuştu,çocukluk işte,keyiflendim. Birkaç gün sonra da o sigarayı yaktım. Galiba 35 yıl oldu her gün yakıyorum. Şimdilik pek bir sıkıntı yok,hala içiyorum,önümüzdeki Bin yıl içinde de bırakmayı düşünmüyorum. Çünkü ben asla ölmeyeceğim!
* * *
Not: Siz de ne istiyorsanız yapın, biliyorsunuz işte nasıla siz de asla ölmeyeceksiniz ama lütfen çocuklarımızı tüm kötülüklerden koruyun,çünkü onlar ölüyor!..