MENÜ
İzmir 35°
Son Kale İzmir
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Altın kalpli şampiyon
Mustafa Akbaş
YAZARLAR
31 Ekim 2019 Perşembe

Altın kalpli şampiyon

Sinan Şamil Sam... Türkiye'nin gelmiş geçmiş en iyi boksörü, Boğaz'ın Boğası ve Gurbetçilerin Muhammed Ali'si... Bunlar, büyük şampiyonun bilinen yönleri. Bir de bilinmeyenleri var. O balyoz yumrukların, rakiplerine korku salan beton yüzün sahibi dev adamın kadife gibi yüreği, dillere destan cömertliği, dost canlısı oluşu...

Sinan'ı 1990'lı yılların başında Ankara,Sincan Fatih'te tanıdım. Aynı mahallede oturduk, aynı lisede okuduk ve nihayetinde onunla yıllarca aynı kulüpte boks yaptık. O yıllarda çıta gibi zayıf ve uzun, avurtları çökük, spor çantası yanından eksik olmayan, Olof Palme Parkı'nda ip atlayıp koşturan bir gençti. "Boksör Sinan işte, yine çalışıyor" der, yanından geçilirdi. Ama tüm ahalinin dikkatini çekişi, 1992 yılında Kanada'nın Montreal kentinde, 81 kiloda, yani hafif ağır sıklette dünya şampiyonu oluşuyla başladı.

Çiçeklerle çelenklerle yurda dönüşü TRT'nin ekranlarından izlenmişti. Milli Piyango fotoğrafını biletlere basmıştı. Kamplar ve maçlar yüzünden mezun olmakta epey zorlandığı İbni Sina Lisesi de Sinan için bir tören tertiplemişti. Halen lise son sınıf öğrencisiydi Sinan. Bense henüz birinci sınıf. Pazartesi günü İstiklal Marşı öncesinde müdürün kısa bir konuşma yapıp "Okulumuzun öğrencisi Sinan Şamil Sam, Kanada'da dünya şampiyonu olarak göğsümüzü kabartmıştır" sözleri ile kürsüye çıkan Sinan, dakikalarca alkışlanmıştı. Madalyasını da okula bağışladığı açıklandı. Tüm kızların gözü onun üzerinde, delikanlıların kıskançlığı ise tavan yapmıştı.

O günden sonra okuldan en az 50- 60 genç Şefik Tetik Boks Eğitim Merkezi'nin yolunu tutmuştu. Kaçı boksa devam etti derseniz, sadece bir.. Birkaç ay sonra mezun olan Sinan, kopamadığı liseye bu kez kantin işletmecisi olarak geri dönmüştü. Ama okulun önündeki çok sevdiği büfeci Fethi amcanın işlerini bozmamak için, müşteriye bilerek "tost, ayran yok" dediğine şahitliğim vardır. Ayrıca, kantine sevgilileriyle gelip yiyen, içen dostlarından hesap isteyemediğini görmüşlüğüm...

Nihayetinde darphane gibi para basan okul kantinini iki ayda batırmış, devletin verdiği ödül altınları bitirmiş, Doğan marka otomobili de satmıştı. Yıllar sonra Ankara SSK İşhanı'nda ortak olduğu bir barı batırışı da sırf bu yüzden olmuştu. Ama yine de sonsuz cömertliğinden vazgeçmedi.

TSE kulübünde uzun yıllar birlikte boks yaptığımız Sinan'ın bir diğer aklımda kalan özelliği de etrafının neşe kaynağı ve güvenilir bir dost oluşuydu. Hamza Yerlikaya, Naim Süleymanoğlu gibi sporcuların da takıldığı, 19 Mayıs Stadı'nın yanındaki kafede herkesi gülmekten kırar geçirirdi. Kimi zaman Naim Süleymanoğlu ve Halil Mutlu'yu birlikte sırtına bindirmeye çalışır, kimi zaman milli yüzücü Derya Büyükuncu'ya "Bu Derya'yı geçen Marmaris'te boğulmaktan kurtardım" diye takılır, yahut dev cüssesiyle üç tane tüy sıklet boksörle minderde zorla güreş tutardı. Tüy sıkletler "rahat bırak artık bizi Sinan" diye dostça sitem ederdi. Hep neşeli, hep cömert, hep dost canlısıydı.

Güle güle efsane boksör, güle güle altın kalpli şampiyon. Sen bıraktığın hatıralarla azraili de nakavt ettin, hep gönlümüzde yaşayacaksın...

***

Not: Eski bir yazıdır... Ölümünün dördüncü yıldönümünde büyük şampiyona özlemle...

***

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar
 Mevlüt Aktaş
 2 Kasım 2021 Salı 11:10
Ben bunların hepsini biliyorum çocukluk yıllarımda Sincan Fatih de oturuyorum birde Atatürk ortaokulun okul takımında kallacilik yaparsa irfan atak hoca toplara iyi yumruk atıyor diye kalleye geçirmişti Alparslan abide beni iyi bilir çocukluk yollarımız Allah rahmet eylesin inşallah ??
Yazarın Diğer Yazıları
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2024 Son Kale İzmir