Karabağlar’ın müthiş üzümüyle ünlü Kavacık Köyü… Pardon! Artık, Kavacık Mahallesi… İzmir’de 5 bin hektardan fazla orman alanını kül eden yangının da başladığı yer. Hafta sonu burada görkemli bir festival düzenlendi. Karabağlar Belediyesi tarafından altıncısı bu yıl gerçekleştirilen Kavacık Üzüm Festivali, renkli görüntülere sahne oldu. Havanın da güzel olmasını fırsat bilen İzmirliler, adeta Kavacık’a akın etti. Üzüm yarışması, zeybekler, halk oyunları, konserler, oyun atölyeleri, yöresel stantlar, daha neler neler…
Altı yıllık tecrübenin ardından işinde iyice uzmanlaşan Karabağlar Belediyesi festivale katılan yurttaşların rahat edebilmesi için her şeyi düşünmüştü. Aracı olmayanlar için kent merkezinden kaldırılan otobüsler, aracı olanlara Kavacık’ın girişinden servisler, ellerinde telsizlerle anbean haberleşen ve köye giriş çıkışları organize eden belediye görevlileri, zamanında yapılan anonslar ve bilgilendirmeler…
Diğer yanda köyün içinde günler öncesinden başlayan hazırlıklar, rengarenk boyanmış duvarlar, tertemiz şirin avlular, gözleme ve pişi yapan köylü kadınlar, birbirinden leziz organik ürünlerle dolu stantlar ve görsel şölen eşliğinde sunulan Kavacık üzümleri… Yüksek rakımlı köyün tertemiz havasıyla da birleşince tüm bunlar, değmeyin İzmirlinin keyfine…
Ama “çok iyi organize edilmiş bir festival” olmasının dışında başka bir şey daha vardı Kavacık’ta… Hem köylüde hem oraya akın eden İzmirli’de ve protokolde hissediliyordu bu… Sahiplenme, dayanışma ve kararlılık… Kürsiye çıkan Karabağlar Belediye Başkanı Muhittin Selvitopu’nun Atatürk’ün “Köylü milletin efendisidir” sözünü hatırlatıp “Değerlerimize sahip çıkmak ve bunları geleceğe taşımak için var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz” çıkışı da bu düşünceyi perçinledi.
Protokol oldukça kalabalıktı. İtalya’da olduğu için katılamayan Tunç Soyer’in yerine İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Mustafa Özuslu gelmişti. Konak Belediye Başkanı Abdül Batur, CHP İl Başkanı Deniz Yücel, CHP İzmir milletvekilleri Tacettin Bayır, Ednan Arslan ve Kani Beko da oradaydı. Ve daha pek çok isim… Halk kalabalığını zaten söylemiştim. İki gün boyunca akın akın Kavacık’a koştular. “Yarınlarımız Umutla Yeşeriyor” sloganının altında birleştiler.
Köylüde ise müthiş bir özgüven vardı. Başları daha dikti, daha üretken, daha canlı, daha girişkendiler… Evlerinin avlularını gelen misafirlere açıp, kafe gibi çalıştıranları mı ararsın; balkonunda gözleme yapıp bahçesinde pişirip satanları mı… Kara üzümlerden şelale yapanları, kıvrak esprilerle sosyetik konuklara dokunduranları, makam şoförüne ‘çek arabanı kapımın önünden’ diyebilenleri… Helva kesenleri, allı güllü saranları, onlarca farklı ürünü aynı tezgaha sığdırıp tek tek müşteriye izahat verenleri… Ve daha nice ilginç manzaraya şahit olduk.
Gördük ki, yangının vurduğu, yüzlerce hektar ormanın küle döndüğü Kavacık sahiplenildi. Yerel yönetim, hiçbir fedakarlıktan kaçınmadı. İzmir Büyükşehir ve diğer ilçe belediyeler de çok sayıda araç yollayarak ellerini taşın altına koydu, Karabağlar Belediyesi ile dayanışma sağladı. Protokol üyeleri geniş katılım gösterip köylüye “sizi çok önemsiyoruz” mesajını, yurttaşlar ise bol bol organik ürün satın alıp “sizi asla yalnız bırakmayacağız” mesajını verdi… Konuşmalarda doğanın, doğalın, ağacın, ormanın ve yerel kalkınmanın önemi vurgulandı. E daha ne olsun… Ne beton, ne maden, ne de başka şey... Kavacık bu yoldan geri dönmez gari!