MENÜ
İzmir 38°
Son Kale İzmir
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Zorlukları Oxford'da yıktı
Yerel Yönetimler
12 Ağustos 2025 Salı 11:49

Zorlukları Oxford'da yıktı

İzmir Ekonomi Üniversitesi'nde aldığı marka iletişimi eğitiminin ardından Oxford Üniversitesi'nde deneysel psikoloji alanında doktora yaptı.

İzmirli olan ve 8 yaşındayken başlayan akıcı konuşma bozukluğu birçok girişimine rağmen tam anlamıyla çözüme ulaşmayan. Birtan Demirel (35), İzmir Ekonomi Üniversitesi'nde (İEÜ) aldığı marka iletişimi eğitiminin ardından Oxford Üniversitesi'nde deneysel psikoloji alanında doktora yaptı. Kendisiyle aynı zorlukları yaşayan kişilere umut olmak için çalışmalarını da 'akıcı konuşma bozukluğu' üzerine yoğunlaştırıp, bu konuda master ve doktora tezleri yazan, projelerde aktif görev alan Demirel, "Bu soruna çözüm bulmak ve bilime katkı sağlamak en büyük hedefim" diye konuştu.Aslen İzmirli olan Birtan Demirel, çocuk yaştayken akıcı konuşma bozukluğu yaşamaya başladı. Ailesiyle birlikte sorunun çözümü için birçok doktor gezen Demirel, tüm girişimlere rağmen akıcı bir konuşmaya kavuşamadı. İlkokulda, bu durumun etkisiyle sınıfta parmak kaldırmak ve soru sormak için bile büyük cesaret göstermesi gereken Demirel tüm zorluklara rağmen hayallerinden vazgeçmedi. Zaman içinde çekincelerinden kurtulmaya başlayan; mevcut durumunu rahatsızlık değil, farklı bir iletişim biçimi olarak tanımlayan Demirel, eğitim hayatında başarıdan başarıya koştu. Lisans eğitimini Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Bölümü'nde tamamlayan Demirel, yüksek lisansını ise marka iletişimi alanında İzmir Ekonomi Üniversitesi'nde yaptı.

DERS VERDİ

İEÜ'den mezun olduktan sonra psikoloji ve sinir bilim alanında İtalya ve Almanya'da akademik çalışmalarına devam eden Demirel, 'konuşma' üzerine çalışmalar yapmaya başladı. Almanya'da araştırma tasarımı, programlama ve beyin görüntüleme metotları üzerine deneyim kazanan Demirel, deneysel psikoloji alanında doktora yapmak için İngiltere'deki Oxford Üniversitesi'nden kabul aldı. Çalışkanlığıyla fark yaratan Demirel, Oxford'daki eğitimini de üç yılda tamamlayarak diplomasına kavuştu. Demirel, Oxford Üniversitesi'nde nörofizyoloji ve davranışsal sinir bilimi dersleri veren bir akademisyen oldu.

'PES ETMEK YERİNE, KENDİ YOLUMU ÇİZDİM'

Demirel, psikoloji ve sinir bilime olan yoğun ilgisini, insanlığa katkı sağlayacak bilimsel çalışmalara dönüştürmek için kariyerini bu doğrultuda şekillendirdi. Oxford Üniversitesi'nde doktora yapmanın kendisi için sadece bir hedef değil, alanının en iyileriyle birlikte çalışarak kendini geliştireceği bir araç olduğunu belirten Demirel, burada sadece akademik bilgi edinmekle kalmadı, farklı kültürlerden gelen bilim insanlarıyla tanışarak ufkunu genişletti ve tutkusu daha da güçlendirdi. Demirel, “Oxford bana sadece doktor ünvanı vermedi, aynı zamanda merakımı canlı tuttu ve sürekli öğrenmeye teşvik eden bir bakış açısı kazandırdı" diye konuştu. Demirel, çocukluk yıllarında karşılaştığı zorlukları ise, "İnsanların bakışları ve sabırsızlıkları zaman zaman zorlayıcıydı ama bunu bir engel değil, gelişimim için bir fırsat olarak görmeye başladım" sözleriyle ifade etti.

Konuşma bozukluğu yaşayan bireylerin hayat kalitesini artıracak bilimsel projeler geliştirmek istediğini ifade eden Dr. Demirel, Oxford'daki bir anısından yola çıkarak şu anda üzerinde çalıştığı projeyi de anlattı.

'KAYGILIYDIM AMA KONUŞMA YAPMAYI KABUL ETTİM'

Demirel, “Doktoramın ilk yılında, bursumu sağlayan vakıf (Dominic Barker Trust), beni bir bağış gecesine davet etti. Araştırmalarımız için fon toplamak amacıyla yaklaşık 100 kişinin katılacağı bu gecede konuşma yapmamı rica ettiler. Hayatımda hiç bu kadar kalabalık bir topluluk önünde konuşmamıştım. Kendime inanamadım. Üstelik konuşma bozukluğum, iletişimin çok önemli olduğu anlarda belirginleşir. Fakat yine de daveti hiç düşünmeden kabul ettim. Ama kabul etmek, kaygıyı ortadan kaldırmıyordu. Günlerce, tek cümleyi bile bitirememe ihtimali zihnimde dönüp durdu. Bir gece, bu kaygının da etkisiyle düşünürken aklıma bir yöntem geldi. Size garip gelecektir ama ben, başkasıyla diyalog içinde olmadığımda, yani sesimle başkasına bir mesaj aktarmaya çalışmadığımda konuşma bozukluğum neredeyse hiç olmuyor. Bir diğer ilginç nokta ise başka biriyle aynı anda, aynı kelimeleri söylediğimde de konuşmam tamamen akıcı. İşte bundan yola çıkarak kendi sesimi önceden kaydedip, kulaklıktan dinleyerek, konuşmamı yapabilirim diye düşündüm" dedi.

'BU YÖNTEMİ BİR GÖZLÜK GİBİ DÜŞÜNEBİLİRSİNİZ'

Bu fikri uygulayarak sahneye çıktığını ifade eden Demirel, "Kulaklığımda kendi sesim, önümde ise beni merakla bekleyen 100 çift göz vardı. Kendi sesimi kelime kelime takip ederek ilk cümlemi söyledim. Takılmam olmadı, ikinci cümlem de akıcıydı. Sonuna kadar, neredeyse tek duraksama bile olmadan, kendi doğal tonumla konuşmamı bitirdim. Konuşmam bittiğinde, insanların 'Bu kişi bize kendi konuşma bozukluğundan bahsetti ama konuşma bozukluğu yokmuş' diye düşüneceğinden endişelendim. Ama kulaklığı çıkardığım an, akıcı konuşmaya veda edeceğimi de biliyordum. Bu yöntemi bir gözlük gibi düşünebilirsiniz; taktığınızda dünya netleşir, çıkardığınızda bulanıklaşır. Daha sonra, doktoramda bu yöntemi bilimsel olarak test ettik. Sonuçlar şu an hakem değerlendirmesinde. Oxford Üniversitesi'nden Prof. Dr. Tim Denison ile birlikte bu yöntemi rafine hale getirebilir miyiz, biraz daha geliştirerek benim gibi sunum yaparken zorluk yaşayan insanlara umut olabilir miyiz diye çalışıyoruz" diye konuştu.

'MİLİSANİYELER ÖNCE BEYİNDE NELER OLDUĞUNU İNCELİYORUZ'

Demirel, sözlerini şöyle sürdürdü: "Prof. Dr. Tim Denison; epilepsi, ağrı, koma ve Parkinson hastalığı gibi alanlarda çığır açan inovasyonlar geliştirmiş, ekibiyle birlikte geliştirdiği metotları dünya çapında 1 milyondan fazla kişiye ulaşmış bir bilim insanı. Onunla her hafta birebir görüşüp konuşma bozukluğu üzerine çalışmak, benim için büyük bir şans. Bu yöntem, doktoradaki çalışmalarımın yalnızca bir parçasıydı; asıl yolculuk ise daha yeni başlıyor. Hiçbir yardımcı yöntem kullanmadan akıcı konuşmayı günlük hayata taşımamızın yollarını araştırıyoruz. Bunun için MRI, fMRI ve MEG gibi beyin görüntüleme teknikleriyle, takılmadan milisaniyeler önce beyinde neler olduğunu inceliyoruz. Eğer bu biyolojik işaretleri bulabilirsek, manyetik uyarım gibi yöntemlerle doğru anda müdahale ederek konuşmayı başlamadan akıcı hâle getirmeyi hedefliyoruz. Bu, beyinde yeni öğrenmelere yol açarak zamanla tamamen doğal bir akıcılık sağlayabilir."

'KUSURSUZ OLAN KİMSE YOK'

Konuşma bozukluğu gibi karmaşık bir konuyu, en ileri teknoloji ve dünyanın en iyi beyinleriyle bir araya gelerek çalışmaya gayret gösterdiğini belirten Demirel, kendisi gibi akıcı konuşma bozukluğu çeken kişilere de mesajlar verdi. Demirel, "Oxford'daki farklı bölümlerden saygın bilim insanlarına fikirlerimi sundum ve desteklerini aldım. Bunun yanı sıra Stanford, Boston Üniversitesi ve New York Üniversitesi ile de bağlantı kurdum. Geçen kasımda Boston ve New York'a giderek laboratuvarlarında konuşmalar yaptım. Bir gün mutlaka konuşma bozukluğu tarihe karışacak. O zamana kadar unutmamamız gereken şey ne söylediğimizin, nasıl söylediğimizden çok daha önemli olduğudur. Hayatımda olağanüstü zeki ve yetenekli pek çok insanla tanışma şansına sahip oldum ama kusursuz olan birine hiç rastlamadım. Bu yüzden yargılamadan, merakla ve ilgiyle dinleyen biri olmak, pek çok sorunu aşmaya yeter" dedi.

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu haber henüz yorumlanmamış...

Benzer Haberler
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2025 Son Kale İzmir