SONKALEİZMİR-Türk Parlamenter Birliği İzmir Şubesi'nin bugün Konak Türkan Saylan Kültür Merkezi'nde düzenlediği konferansta Türkiye'nin yerel yönetim politikaları ve yaşanan sorunlar, 2022 Genel Seçimleri'nde yerel yönetimlerin sorumlulukları ve yerel yönetimlerin parlamenter sistemden beklentileri konuları ele alındı.
Konferansa konuşmacı olarak katılan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Türkiye'de yaklaşan seçimlerle ilgili "Zor bir dönemden geçiyoruz. Bir tarihçi, kıymetli bir tarihçi diyor ki 'Meşrutiyet saray, meclis ve anayasa üçgeninden oluşur. Biz şu anda üçüncü meşrutiyeti yaşıyoruz. Bu seçim aslında meşrutiyetten cumhuriyete geçişin seçimi olabilir" dedi.
"YEREL YÖNETİMLER BÜYÜK BİR SORUMLULUK ÜSTLENİYOR"
Konferansa katılan Parlamenter Birliği üyeleri ile davetlilere sunum yapan Soyer şunları söyledi:
"Dünya değişiyor, ülkemiz ve kentlerimiz de bu değişimden nasibini alıyor. Artık sadece yol, altyapı, temizlik gibi temel belediyecilik hizmetleri, günümüz dünyasında kentliler için yeterli değil. Bunu en somut biçimde pandemi, deprem ve iklim krizinin etkileriyle ortaya çıkan sel, orman yangınları gibi krizlerde tecrübe ettik. Toplum, kendine en yakın olan yönetimden, duvarları, bariyerleri olmayan ve dokunabildiği belediyelerden, sorunlarına çözüm üretmesini bekledi. Nitekim maske dağıtımının bile merkezi düzeyde yapılamadığı pandemi sürecinde, belediyeler büyük bir yük üstlenerek pandemiyle mücadelede çok başarılı bir rol üstlendi. Örneğin İzmir Büyükşehir Belediyesi maskematik üretti ve İzmirlilere ücretsiz dağıttı. Evden çıkamayan büyüklerimizin tüm ihtiyaçlarını gidermeye gayret ettik. Karantina döneminde kirasını ödeyemeyen esnafımız, işsiz kalan, yoksulluğu artan hemşerilerimiz veya hasadını yapamayan, ürününü satamayan üreticilerimizle büyük bir dayanışma örgütledik. Sadece pandemide değil; depremde de sel ve orman yangınlarında da… Dolayısıyla yerel yönetimler artık geçmişin belediyecilik anlayışından çok daha büyük bir sorumluluk üstleniyor."
"AMACIMIZ DİRENÇLİ BİR İZMİR İNŞA ETMEK"
Biz İzmir’de şehrimizin yerel değerlerini ve gücünü doğru yöneten bir 'Ekonomik iklim' inşa ediyoruz. Bu iklimin oluşabilmesinin temel bir şartı var: Demokrasi. Demokrasi olmadan bir ülke ekonomisi belki bir noktaya kadar büyüyebilir. Ne var ki demokrasi olmadan büyüme, yalnızca bir avuç insanın, ülkenin tüm zenginliğinden faydalanması anlamına geliyor. Bu nedenle İzmir’deki tüm çalışmalarımızın ana omurgası; refahı büyütmek ve adil paylaşımını sağlamak. Amacımız, açlık, yoksulluk, eşitsizlik, adaletsizlik, toplumsal kutuplaşma ve iklim krizine karşı dirençli bir İzmir inşa etmek. Bunun yolunun da çokluk içinde birlik olmaktan, yani dayanışma, paylaşım ve ortak akıldan geçtiğini biliyoruz. Demokrasiyi egemen kılmak için güçler ayrılığına dayanan ve demokrasinin tüm ilkelerini kapsayan yepyeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyacımız var. Altılı Masa tarafından sunulan Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem tam da bu ihtiyaca yanıt vererek umudumuzu çoğaltıyor. Birbirinden çok farklı siyasi partilerin ülkemizin geleceği adına aynı masa etrafında buluşması işte bu nedenle çok kıymetli. Biz, hiç kuşkusuz bu iradenin yanındayız. Yürekten inanıyorum ki Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına girdiğimiz 2023’te yerelden merkeze, yani meydanlarımız ve sokaklarımızdan başlayarak tüm ülkeyi dönüştürecek bir sistemi hep birlikte inşa etmek mümkün. Ülkemizin geleceği ve gençliği için, yüz yıl önce olduğu gibi bir kere daha umudu örgütlemek mecburiyetindeyiz."
ZEYTİNLİKLERİN MADENCİLİĞE AÇACAK KANUN TEKLİFİNE TEPKİ: "İZİN VERMEYECEĞİZ"
Konferans sunumundan sonra davetlilerin sorularını da yanıtlayan Başkan Tunç Soyer, zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açacak, AKP'nin hazırladığı kanun teklifi ile ilgili şunları söyledi:
"Zeytin meselesini yeniden getirdiler parlamentoya. Biz, çıkardık rakamları ne yaptık zeytin konusunda diye. 2 milyon 500 bin zeytin fidesi dağıtmışız. 2 milyon da meyve fidesi dağıtmışız. Son 13 yıla baktık. Bu rakamlar neye tekabül ediyor. Yaklaşık 20-25 ağaç bir dönüme dikiliyor. Bu şu anlama geliyor. Buca'dan, Bornova'dan büyük bir araziye zeytin ve meyve ağacı dikmişiz. Bu vatanı betona, madenlere bırakmamak için, zenginliğini korumak için yapıyoruz. Gelecek nesillere bırakabilmek için mücadele etmek lazım. Buna sonuna kadar devam edeceğiz. Artırarak devam edeceğiz. İzin vermeyeceğiz. İzmir'i koruyacağız. "
"TÜRKİYE'DE CİDDİ BİR ENERJİ BİRİKİYOR"
Türkiye'deki ekonomik sıkıntılara da değinen Başkan Soyer sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir şey değişecek, her şey değişecek. O bir şeyi herkes anladı. Türkiye öyle bir noktada ki aynı doğada olduğu gibi bir enerji biriktiriyor. Biz görmüyoruz. Doğadakini de görmeyiz. Sonra bir deprem olarak ortaya çıkar. Toplumlarda da bir enerji birikiyor. Türkiye'de de ciddi bir enerji ortaya çıktı. Bir kez ortaya çıktı, Gezi'de gördük. Şimdi de birikiyor. O enerji ortaya çıktığında binlerce yıllık bu kadim kültürün taşıdığı o sosyal gen yani imece, kardeşlik, dayanışma, erdem ne varsa hepsi ortaya çıkacak. 1700'lerde bir düşünür "Otoriter toplumlarda korku iki yanlı büyür. Bir iktidarın gazabına uğramaktan korkanların korkusu. Bir de iktidarını kaybetmekten korkanların korkusu. Bu iki korku birbirini besler ve toplum çürür. ama bu çürümenin bir dermanı vardır. O da o kültürdür. Bu söylediğiniz sıkıntı ortadan kaldırılabilir. Bu bir kader değil. Bir mecburiyet değil. Önce o enerjinin ortaya çıkmasını sağlamamız lazım. O bir şey değişirse her şeyin değiştiğini hep beraber göreceğiz.
CEZAEVİ MESAJI: "GEREKİRSE ÖLÜRÜZ"
İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında açılan hakaret davası ile ilgili gelen soruya yanıt veren Soyer, ‘’Bazı meseleler var ki bıçak kemiğe dayanıyor. Mücadele anlayışınızı o an bırakıp çıtayı başka bir yere taşımanız gerekiyor. Bunlar birisi, Nae Sao Paulo gemisinin Aliağa’ya gelmesi süreciydi, ‘O gemiyi İzmir’e sokmayacağız’ dedik. Getirtmedik, geri döndürttük. Buca Cezaevi’nin yıkıldığı yere ticaret alanı verdiler. Kamunun olan bir şeyi özel mülkiyete çevirdiler, ‘Yaptırmıyoruz’ dedik, gerekiyorsa orada ölürüz. Mahkeme eğer hakaret derse, elimizden ne geliyorsa yapacağız kimsenin kuşkusu olmasın” dedi.
KARADEMİR: "BU YAŞAYACAĞIMIZ EN TEHLİKELİ SEÇİM"
Türkiye'nin cumhuriyet tarihinin en zorlu seçim sürecine girdiğini savunan Türk Parlamenterler Birliği İzmir Şube Başkanı Erdal Karademir ise konferans öncesi yaptığı konuşmada şunları kaydetti:
"Türkiye bütün cumhuriyet değerlerini kaybederek bu günlere geldiyse kendimize bakmamız gerektiğine inanıyorum. 2002'de iktidara gelen AKP hepimizin beklentisi olan 'Avrupa Birliği'ne gireceğiz' dedi. 2004 yılında Ankara'da havai fişeklerle 'Avrupa Birliği'ne giriyoruz' diye nutuk attılar. Avrupa Birliği uyum paketi açıklanmıştı. Türkiye'ye özel statü veriyorlardı. Avrupa Birliği Türkiye'yi bünyesine almak istemiyordu. Bize yönelik özel bir statü öngörüyordu. Serbest dolaşımı yasaklamıştı. Tarım politikalarına kısıtlama getirmişlerdi. Fırat sularının eğer ola ki Türkiye Avrupa Birliği'ne girerse barajların uluslararası bir yönetime devredilmesini istediler. Biz bunlarla uğraşırken Adalet ve Kalkınma Partisi tüm cumhuriyet değerlerini satıyordu. Bu yaşayacağımız en tehlikeli seçim. İktidarı özlemiş, kazanmaya endekslenmiş bir muhalefet var. 20 yıllık kökleşmiş, tüm kurumları ele geçirmiş bir tek adam rejimi var. O vermek istemeyecek. Biz almak isteyeceğiz. 2023 seçimlerinde başta altılı ittifak olmak üzere Cumhuriyet Halk Partisi'nin il başkanlığı ve Altılı Masa'nın il başkanlıklarıyla... Bu da yetmez. Muhalefette olup dışarıda kalan sol partiler var. HDP'yi de yanımıza alarak Türkiye'nin örgütlü sendikalarıyla meslek odalarıyla birlikte mücadele edebilirsek kazanırız."