Matbaanın geç gelişi ile ilgili çeşitli sebeplerinden bahsedildiğini hatırlatan Prof. Dr. Sındır, “Dönemin bağnazlığından, siyasal ve sosyal tek merkezci ve yasakçı bu zihniyet matbaayı da 200 yıl engellemişti. Yani monarşik ve otokratik bir yönetimden kaynaklanan bu gecikme aslında toplumun siyasal ve sosyal anlamda gelişimden endişe duyuluyor olmasından kaynaklanmıştır” diyerek görüşülmekte olan sosyal medyaya kısıtlama düzenlemesinin de tıpkı o dönemler gibi halkın doğru bilgiye erişmesinin engellemesinden başka bir amaç taşımadığını belirtti.
ENFORMASYON TEKNOLOJİLERİNİ YASAKÇI BİR ANLAYIŞLA YOK ETMEYELİM
Komisyonda milletvekillerine “enformasyon teknolojilerini yasakçı bir anlayışla yok etmeye çalışmak ve ceza anlayışıyla ortadan kaldırmaya çalışmak veya bunun bu amaçla olmasa bile sonuç itibariyle buraya götürecek çaba ve süreçlerden uzak durulması gerektiğini düşünüyorum” diye seslenen İzmir Milletvekili Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, düzenlemenin geri çekilerek özellikle sosyal medya ve bilgisayar okuryazarlığı gibi sosyal medyanın ve internetin doğru amaçla kullanımını da içeren bir eğitimi de kapsayacak şekilde yeniden ele alınmasını istedi.
Kanunun TBMM tatile girmeden, alelacele bir şekilde dislike’lardan memnun olmayan bir kişinin isteği doğrultusunda hazırlandığının tüm kamuoyunun da malumu olduğunu belirten CHP’li Sındır, bu yasakçı düzenlemeler ile suçu önlemenin mümkün olamayacağını esas olarak üzerinde durulması gereken önceliğin eğitim olması gerektiğini ifade etti.
PİRE İÇİN YORGAN YAKILIYOR
“Yasaklı bir kitap bir kütüphanede bulundu diye tüm kütüphaneyi yakabilir misiniz, o kütüphaneyi kapatabilir misiniz, kitapların okunmasına engel getirebilir misiniz? Bu yaklaşım doğru değil. Pire için yorgan yakmak deriz biz buna. İşte bu suç ve ceza ilgisi ve oranı konusu da üzerinde dikkatle hassasiyetle durmamız gereken bir konu diye düşünüyorum” diyerek sözlerine devam eden Prof. Sındır sözlerini “Matbaanın iki yüzyıl sonra gelmesine neden olan o tek merkezci ve toplumun siyasal ve sosyal anlamda gelişiminden endişe duyularak baskılanan ve cezayla terbiye edilmeye çalışılan bir süreci yeniden yaşamamamız gerekir. Kanunların bu amaçla değil toplumun sosyal, kültürel değerlerini yaşatabilmek ve geliştirebilmek amacıyla hazırlanması gerekir” ifadeleri ile tamamladı.