Merkez Bankası (TCMB) bankalardan döviz talebi yaratabilecek her adımdan kaçınmalarını ve yeni getirilen mevduatta her ay yüzde 5’e kadar düzenli dövizden TL’ye dönüşüm öngören hedeflerine odaklanmalarını istedi.
TCMB geçen hafta uygulamaya aldığı dövizden her ay dönüşüm içeren yeni hedefler öncesi ve sonrasında piyasa ile gerçekleştirdiği toplantı ve ayrı ayrı gerçekleştirdiği görüşmelerde bankacılık sektörüne verdiği mesajlar arasında “Döviz talebi oluşturacak uygulamalardan kaçının” ve “dövizden her ay TL’ye dönüşüme odaklanın” mesajları öne çıkıyor.
Bankacılar sektörün neredeyse tamamının yeni belirlenen yüzde 60 oranın halihazırda üstünde ya da bu orana yakın olduğunu hesaplıyor. Ancak yine de bankaların her ay dönüşüm yükümlülüğü bulunuyor.
‘DÖVİZ TALEBİ OLUŞTURMAKTAN KAÇININ’
TCMB’nin son dönemde piyasa verdiği diğer mesajlar arasında “Döviz piyasasında talep oluşturduktan sonra yaptıklarımızın kıymeti olmaz”, “Düzenlemelerin etrafından dolanarak yine döviz talebi oluşturacak uygulamalar düzenleme ile engellemeden önce kendiniz kaçının” diğer öne çıkanlar arasında.
Özel sektörden bir bankacı, 14 Mayıs’taki seçimleri de kapsayacak dönem için TCMB mesajlarının “döviz talebi yaratarak döviz politikasında engel oluşturmayın” mesajı olarak algılandığını söyledi.
TCMB habere ilişkin Reuters’ın sorusuna bir yorum yapmadı.
350 MİLYAR TL’LİK FAİZ RİSKİ
TCMB ihracat döviz gelirleriyle ithalat ödemelerinin yarattığı döviz ihtiyacını karşılasa da lokal döviz talebi sayısız düzenlemeyle sınırlanıyor. Bu kapsamda bankalara, enflasyonun çok altında faiz ödeyen Hazine tahvili aldırma zorunluluğı gibi bir “cezalandırma” yöntemi kullanılıyor.
Bankacılık sektörü ayrıca seçim sonrası olası bir kur ve faiz şokuna karşı stres testlerini yapmaya da başladı. Sektörün düzenlemelerle tutmak zorunda olduğu uzun vadeli düşük faizli Hazine tahvillerinin büyüklüğünün 350 milyar TL seviyesine ulaştığı belirtiliyor.
Özel sektörden bir diğer bankacı ise, “Son mesajlarında TCMB bankalardan döviz talebi yaratacak herhangi bir adım atmasını istemediğini, 31 Mart öncesi bilançoda yer alan dövizden düzenli TL mevduata dönüşüm istediğini net şekilde ifade etti” dedi.
Aynı kaynak bankaların tüm dönüşümü gerçekleştirmeleri halinde TCMB’ye önümüzdeki altı ay için bu kanallardan her ay 5 milyar dolarlık net rezerv katkısı gelebileceğini fakat pratikte bu tutarın daha az olacağını hesapladı.
‘DÜZENLEMELERİN ETRAFINDAN DOLAŞMAYIN’
Bugün itibarıyla bankaların yüksek hacimli TL mevduata verdiği faiz yüzde 32-33 bandında. Yatırım odaklı kredi faizleri tek haneye yakın seviyede olsa da iş dünyası ilgili kredilere erişimin mümkün olmadığından şikayetçi. Benzer şekilde sektör kredilere yoğun talep olduğunu ancak bankalara getirilen tahvil tutma zorunluluğu nedeniyle sınırlı kullanım yapıldığına dikkat çekiyor.
Ekonomi yönetimi kredi bulamayanların döviz pozisyonu nedeniyle ya da dövize yönelim amacı taşıdığı için bulamadığını, kaynakların mevcut politikada ihracat odaklı yatırıma yönlendirildiğini söylüyor. TCMB’ye göre, uygulanan politikalar 5 milyar dolarlık cari açığı engelleyecek düzeyde yatırıma ulaştı.
MEVDUAT FAİZİ YÜKSELİYOR
Yeni düzenlemeler her ay mevduatta dövizden TL’ye geçişi gerektirdiği için mevduat faizlerinde yeni yükselişler yaşanıyor.
Bankacılık sektöründe mevduat faizleri yükselirken, kredi mevduat faizleri arasında açılan makasın sektörde ikinci yarıdan sonra kâr daralmasına yol açması bekleniyor. Bankalar “yan yol” denilen kendisine gelir oluşturabilecek ya da maliyeti azaltacak yöntemler kullanıyor.
Bu konuda verilen bir örnek ise özel sektör tahvil ihraçları. Döviz pozisyonunun bilançoya oranı belirli bir seviyeden yüksek olan şirketlerin TL cinsi kredi kullanması geçen yıl engellenmişti. TCMB yılbaşında döviz pozisyonu nedeniyle TL kredi alamayan firmaların aynı işlemi özel sektör tahvil ihracı ile bankadan almasını da 2 yıldan kısa vadede yüzde 30 tahvil karşılığı getirerek durdurdu.
Bankaların üç aya kadar TL mevduat hesaplarına verdikleri ortalama faiz kasım ayı başında yüzde 20 seviyesindeydi. TCMB’nin bankaların bilançosunda TL’nin miktarını artırmayı amaçlayan düzenleme değişikliklerinin ardından üç aya kadar ortalama mevduat faizi nisan ayı başında yüzde 29 seviyesine yükseldi. Benzer şekilde KKM faizlerinin de geçen ay serbest bırakılmasıyla yükselişe geçti.
KUR POLİTİKASINDA SEÇİM MOLASI
Piyasada aksini düşünenler olsa da seçimlerin ardından kim kazanırsa kazansın alışılagelmiş politikaların öne çıkacağı beklentisi artmış durumda. Giderek artan bu beklentiye rağmen seçimlere kadar kamu kontrollü politikalarda değişiklik beklentisi ise neredeyse yok.
Mevcut politikalarda kur, kredilerin kime hangi faizden verilebileceği, mevduatın para birimi dağılımı ve faizi ile Hazine tahvillerinde yön kamu tarafından belirleniyor. Ekonomi yönetimi kur politikasındaki bu süreci “istikrarlı TL” olarak tanımlıyor.
Mevcut politikalarla dolar/TL’nin kamu tarafından 14 Mayıs’ta planlanan seçim öncesinde olması gerektiğinden daha aşağıda fiyatlandığı ve TL’nin değer kaybetmesi gerektiğine ilişkin artan görüşler dövize ilgiyi artırıyor.
Aralarında yabancı kurumların da bulunduğu bir çok bankacı dolar/TL’de adil değeri 23-25 bandında görüyor. TL’nin olması gerektiğinden daha değerli fiyatlanması cari fazla odaklı politikalara ters.
Bankacılar, bugün itibarıyla 19.30’u aşan dolar/TL’nin, uygulanan politikaya ters olsa da “seçim” nedeniyle olması gerekenden daha düşük tutulduğu konusunda hem fikir. Bankacılara göre seçim sonrası yükselecek beklentisi bile başlı başına döviz talebi oluşması için yeterli ve endişe verici.
Yine de TL, 6 Şubat’taki depremden bu yana geçen iki ayda yüzde 2,4 değer kaybetti. Seçime yaklaştıkça değer kayıpları deprem öncesi döneme göre günlük olarak bir miktar hız kazansa da oldukça sınırlı seviyelerde.