Türkiye’de etnik ve kültürel kimlikleri yüzünden ayrımcılığa ve nefret söylemlerine en çok maruz kalan kesiminin Romanlar olduğunu belirten CHP’li Purçu, Romanların yoksulluk ve açlıkla mücadele ettiğini, Roman açılımının hayata geçirilemediğini, kültürünün yok edildiğini vurgulayarak konunun araştırılmasını istedi.
‘Romanlar ayrımcılık nedeniyle birçok alanda sorun yaşıyor’
CHP İzmir Milletvekili Özcan Purçu TBMM’ye verdiği araştırma önergesinde ayrımcılık ve nefret suçları tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de gün geçtikçe arttığını; bu durumun sağlık, eğitim ve barınma gibi birçok temel alanı etkilediğini belirterek; “Özellikle ülkemizdeki Romanlar temel haklarına erişmede dahi ayrımcılığa uğramaktadır. Romanların maruz kaldığı nefret suçları nedeniyle çalıştıkları işten ayrılma, çocukların okuduğu okuldan ayrılmasının yanı sıra gece yarısı malını mülkünü bırakarak canı pahasına insanlar yaşadıkları yerleri, evlerini terk etmek zorunda kalmışlardır. Açılan davalar uzun yıllar sürmüş ve çoğunda yerinden edilen romanlar için yaşananların telafisi mümkün olmamıştır. Pandemi süreci ile işsizliğin, açlığın da artmasıyla yoksulluk giderek mücadele edilemez hale gelmiştir.” dedi.
Türkiye’de Romanlar, etnik kökenleri ve kültürel kimliklerinden dolayı nefret söylemine ve ayrımcılığa en çok maruz kalan gruplardan birini oluşturduğuna vurgu yapan Purçu; Romanların sosyal yaşam, eğitim, çalışma hayatı, sağlık haklarına erişim gibi bir çok alanda yaşadıkları sorunların temelinde; romanlara yönelik ayrımcılık, sosyal dışlanma ve nefret söylemlerinin olduğunu belirtti.
Türk Ceza Kanunu’nun 122. maddesinde “Nefret ve Ayrımcılık” suçu düzenlendiğini ve Anayasa’nın eşitlik ilkesi ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin de ayrımcılığın tamamen karşısında olduğunu belirten Purçu, “Her ne kadar yasal düzenlemeler olsa da ayrımcılık ve nefret söylemi ile etkili mücadele sağlanamamaktadır. Bunun en önemli nedeni, nefret söylemlerine ve ayrımcı davranışlara karşı cezasızlığın olmasıdır. Cezasızlık, yaşanan bir hak ihlalinin soruşturulmasının, faillerinin bulunmasının, yargılanmasının ve cezalandırılmasının, suçtan mağdur olanların tazmin edilmesinin söz konusu olmamasıdır.“ dedi.
‘Romanlar Nefret söylemlerinden en fazla etkilenenlerdir’
Ayrımcılık kadar nefret söylemleri de romanları doğrudan etkilediğine vurgu yapan Purçu; “Nefret söylemleri açık bir şekilde bir kişinin veya grubun din, dil, etnik kimlik, engellilik, yaş, cinsiyet, cinsel yönelimini hedef alan, önyargıya dayalı, olumsuz ve saldırgan ifadeler ve söylemlerdir. Nefret suçları oluşmadan gerekli müdahalelerin gerçekleştirilmemesi veya nefret suçları ilgili gerekli yaptırımların uygulanmıyor oluşu da yeni suçlara zemin hazırlamaktadır. Özellikle toplumda halk tarafından tanınmış ve bilinirliği yüksek kişilerin veya bürokraside yer alan kişilerin de nefret söylemlerine ortak olan ifade ve tutumları bu durumu pekiştirmektedir.” dedi.
‘Roman açılımı sonrası stratejide öngörülenler hayata geçirilememiştir’
“Türkiye’de 2010 yılında yapılan Roman açılımı, örgütlenmeyi ve görünürlüğü olumlu anlamda etkilemiş; ancak sayısı gittikçe artan Roman sivil toplum örgütleri arasında hak temelli çalışan kuruluşların yeterince desteklenmemesi nedeniyle ayrımcılığa karşı yapılan çalışmalar yetersiz kalmıştır.” diyen Purçu; “2021'e kadar devam etmesi planlanan ''Roman açılımı'' kapsamında, Roman Vatandaşlara Yönelik Strateji Belgesi ile I. Aşama Eylem Planı'nın 30 Nisan 2016'da yayınlandığını ancak stratejide öngörülenlerin hayata geçirilmediğini söyledi.
Romanların yaşadığı birçok soruna dikkat çeken CHP’li Purçu;
“Hali hazırda Romanlar;
- Her alanda yaşadıkları ayrımcılık nedeniyle yoksulluk ile mücadele etmekte,
- Öğrenciliklerinde uzaktan eğitime erişememekte,
- İşe girişlerinde eşit koşullara ve muameleye tabi tutulmamakta,
- Müzisyenlik, sepetçilik, kalaycılık, çiçekçilik, pazarcılık gibi günlük gelir sağlayan işlerin yok olması ve pandemi dolayısıyla günlük gelirlerinden yoksun kalmakta,
- Yargıda kendilerine yönelik suçların cezasız kalması ile karşılaşırken bu suçlara yönelik etkili soruşturma yapılmamakta,
- İkamet ettikleri yerlerde kendilerine önceden haber verilmeden yapılan kentsel dönüşüm kararları ile karşılaşmakta; kimi zamanlarda resmi görevliler ve zabıta, şiddet kullanarak Romanları zorla tahliye etmekte, mal ve mülklerini terk etmeye zorlamakta ve tahliye edilenlere alternatif barınak veya tazminat sağlanmamakta,
- Yerlerinden edildiklerinde, temel ihtiyaçlarını dahi temin etmekte zorlanırken aynı zamanda ciddi bir güvenlik tehlikesi yaşamakta ve yaşam haklarının ihlal edilebileceği endişesi taşımaktadırlar.” dedi.
‘Sulukule’de kentsel dönüşüm sürecinde Romanların kültürel mirası yok oldu’
Kentsel dönüşüm uygulamalarının Romanların yaşadığı mahalleler bakımından kültürel mirasın yok olması ile sonuçlandığını belirten Purçu sözlerine şöyle devam etti; “Somutlaştırmak gerekirse; Türkiye’deki en önemli kültür mirası alanlarından olan Sulukule’nin, kentsel dönüşüm sürecinde de Roman vatandaşlar ayrımcılığa maruz kalmışlardır. Sulukule’de yaşayan Romanlar karar alma süreçlerine katılmamış, çoğunda usulüne uygun bildirimler yapılmamış ve yaşadıkları evlerden zorla tahliye edilmişlerdir. Sağlanan alternatif barınma alanları kısıtlı ve kültürel mirası koruyucu nitelikte olmamıştır. Çoğu roman, hak arama yollarına erişememiş veya ücretsiz hukuki destek alamamıştır.”dedi
‘Cezasızlık yeni nefret suçlarına sebep oluyor’
Türkiye’de Romanlara karşı işlenmiş bazı nefret suçlarının derin izler bıraktığını söyleyen Purçu; “2010 yılında Manisa'nın Selendi ilçesinde bir kahvehanede yılbaşı gecesi yaşanan sigara içme kavgasıyla başlayan linç girişimi olayının ardından Romanlar can güvenliği yüzünden Selendi'yi terk etmek zorunda kalmıştır. Selendi olayları sonucu ortaya çıkan cezasızlık sebebiyle ilçede yaşayan halktan bir güruh yine ilçede yaşayan Romanlara yönelik linç girişiminde bulunmuştur. Yine Bursa’nın İznik ilçesinde gerçekleşen adli bir olay sonrası nefret söylemlerinin de etkisiyle Romanlara yönelik linç girişiminde bulunmuştur. Romanlara yönelik nefret suçları kapsamında bu ve bunlara benzer birçok örnek ne yazık ki yaşanmıştır. Nefret suçlarının temelinde nefret söylemleri ve ayrımcılık bulunmaktadır. Geliştirilecek etkili politikalar ve yasal düzenlemeler ile ayrımcılık ve nefret suçlarında cezasızlık ile mücadele mümkün olacaktır.”dedi.