Eşi İnşaat Mühendisi Taner Başköy (48) ve oğulları Orhan Altuğ (16) ve İsmail doruk (10) ile mutlu bir hayat süren Kent Alsancak Tıp Merkezi Estetik Uzmanı Berna Başköy’ün hayatı 5 yıl önce iki nedenden alt üst oldu. Başköy’ün önce eşinin işleri bozuldu, ardından sağlık sorunu ortaya çıktığı. Bir gün evde temizlik yaparken düşüp, memesinde eline gelen şişliğe “kanser” tanısı koyulan Başköy, hastalığının üçüncü devresinde olduğunu öğrenip kahroldu. Yaşadıklarının psikolojisini bozduğunu belirten Başköy, “Borçları, yaşadığımız haksızlığı kabullenemiyordum. Kansere üzüntüden yakalandığıma inanıyordum. Oldukça zor bir süreç başladı. Kent Onkoloji Merkezi’nde önce ameliyatım oldu, sol göğsüm ve lenfler alındı. Protez takılacaktı doku iyileşmesi olmadığı için yapılamadı. Ardından Doç. Dr. Gürbüz Görümlü’nün takibinde 8 kür kemoterapi aldım. Onu 28 seanslık ışın tedavisi izledi. 5 yılı ve kötü günleri geride bırakırken, her şeyin boş, çocuklarımın, eşimin ve ailemin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladım. Yaşadıklarım bana ders verdi, ders oldu” diye konuştu.
MEMESİZ DE YAŞANIYOR
İşi kadınları güzelleştirmek olan Berna Başköy, daha önceleri en küçük bir şeyi kafasına takarken bu gün bir memesinin alınmış olmasını bile dert etmeyişini, kanserle mücadelesinde çocuklarının, ailesinin ilaç gibi geldiğini anlattı, nedenleri, niçinleri şöyle sıraladı:
“8 kadından biri niye ben, sorusunu sordum, niye 7 kişiden biri değilim dedim. Yaşadığımız ekonomik sorunları kafama takmıştım, nedeni bu diyordum. Sonra kemoterapi alırken ekonomik düzeyi çok iyi, aile sorunları olmayan hastalar vardı. O zaman inandım yaşanacaksa bazı şeyler kaçamıyorsunuz. Çok hızlı hareket eden bir insandım, bana bira yavaşla, temponu düşür diyorlardı. Bir mola verdim, yavaşlamayı öğrendim. Ailemin desteği çok önemliydi ama psikolojik destek aldım. 3 haftada bir kemoterapi alıyordum, sonunda hep kendime küçük kısa süreli hedefler koyuyordum. Kemoterapiden sonra iyi olacağım, dışarı çıkıp gezeceğiz diyordum. Çevremden işi başlayacak mısın, boş ver diyorlardı. Şu an hasta olduğum için evdeyim ama iyileşince işe döneceğim dedim ve döndüm. Böyle uçurumun ucuna kadar gelip oradan aşağıya baktığınızda çok şey yaşıyorsunuz, çok şey görüyorsunuz Ben de dedim ki ben çocuklarımı kimseyi bırakmayacağım Ben onların büyüdüğünü görmek istiyorum ve göreceğim. Uzun soluklu hedefim buydu. Ailemin, eşimin kıymetini çok iyi anladım: Hayatta her şey para değil, sağlık ve yaşamak gerçekten çok iyiymiş, çok güzelmiş. Keşke bunu daha önce yapabilseydim, kendime bir sürü şeyleri dert etmeseydim, bu hiç başımıza gelmeseydi. Aile ve sevgi ile her şeyin üstesinden gelinebiliyor. Bu tedavi sürecinde bazı erkeklerin eşlerini terk ettiğini öğrendim. Biz de öyle bir şey olmadı tam tersi eşim büyük destek verdi. Bir göğsümün olmaması benim için çok büyük sıkıntıydı. Eşim, bunu kesinlikle dert etme, seni bu yüzden sevmeyecek değilim, hiçbir önemi yok. Çünkü ben seni sen olduğun için seviyorum ve bunun asla evliliğimize hiçbir olumsuz etkisi olmayacak. Sadece sen kendini nasıl rahat hissedersen, dedi. Ben ara ara göğüs yaptırayım mı diye soruyorum. O da sana iyi gelecekse yaptır, diyor. Ama onun da bir takım riskleri olduğu için erteliyorum, vazgeçiyorum. Dediğim gibi sonuçta tek göğüsle de hayat çok güzel bir şekilde yaşanabiliyor. Aile daha bir kenetleniyor. Birbirimizin kıymetini daha iyi anladık. Hayata tutunmamda en büyük sebeplerimden birisi çocuklarımdı. Her şeyden vazgeçebiliyorsunuz, ama onları kimseye emanet edemiyorsunuz. Mememin alınmasını da dert etmiyorum. Nasıl insanlar kolu olmadan bacağı olmadan, yani daha önemli organları olmadan yaşayabiliyorsa, göğüs olmadan çok rahat yaşanıyor. Dış protezler var. Ve bir de bu kimseyi ilgilendirmiyor.”
ÜÇÜNCÜ EVREYDİ, ARTIK SORUN KALMADI
Öte yandan Kent Onkoloji Merkezi Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Gürbüz Görümlü, Berna Başköy’ün hem süt kanallarından hem de süt bezlerinden çıkan farklı bir meme kanseri ile kendilerine geldiğini söyledi. Üstelik koltuk altından çok sayıda lenf bezinin de alındığını belirten Doç. Dr. Görümlü, “Bize üçüncü evre meme kanseri hastası olarak başvurmuştu. Yoğun bir tedavi geçirdi, kemoterapi, takiben ışın tedavisi ve günümüze kadar da ağızdan ilaçla hormonal tedavisi sürdürdük. Başlangıç dönemi oldukça zordu. Hem tedaviye bağlılığı hem de moral motivasyonunun yüksekliği bizim için faydalı bir etken oldu, bu süreci rahat geçirmesini sağladı. Hayattan kopmaması, güler yüzünü hiç bırakmaması tedavinin seyrinin iyi olması konusunda yardımcı etkenler. Şu an her şey yolunda herhangi bir problemimiz yok. Özellikle ilk iki yılı geçirdikten sonra hastalığın riskinin giderek azaldığını ve beş yılı geçirdikten sonra bu hastalıkla ilgili bir problem yaşamayacağımızı tahmin ediyoruz, düşünüyoruz. Son yıllarda meme kanserinin ve diğer kanserin tedavisinde tüm dünyada ve ülkemizde olumlu gelişmeler var. Hep kemoterapi ile başlayıp devam ettirdiğimiz bir tedavi dönemi varken artık akıllı ilaçlar, hedefe yönelik ilaçlar ve yeni nesil hormonal tedavilerle bu hastalık artık ileri evre de olsa korkulması gereken bir hastalık haline geldi. Yapılan tedavilerde büyük oranda faydalar sağlıyoruz ve hastalarımızın hastalığını ortadan kaldırılabilecek aşamaya geldik.”