İzmir'de sağanak ve fırtınanın yol açtığı felaketin ardından uzmanlar, kent yönetiminde yapılan yanlışlarla ilgili uyarılarda bulundu. İzmir Afet Bilinci, Çevre ve İklim Farkındalığı Derneği Başkanı ve Afet Uzmanı Servet Ertaş, İzmir'de kıyıya çok yakın yerlere çok katlı binalar yapıldığını hatırlatıp, su baskını ve sel gibi afetlerin daha fazla yaşanacağını vurguladı. 30 Ekim 2020 depreminin ardından kurdukları dernek bünyesinde deprem, sel, su baskını, iklim değişikliği, ikincil afet, iş güvenliği, yangın gibi tüm afetler ile ilgili farkındalık ve toplumu aydınlatma çalışmaları yaptıklarını söyleyen Ertaş, iklim değişikliğinin dünyanın her noktasını yavaş yavaş etkilediğini kaydetti.
'KAMU KURUMLARI SOMUT PROJELER ÜRETMELİ'
Ertaş, "Küresel ısınma ile yağış ve sıcaklık rejimleri değişmeye başladı. Bunun sonucunda meteorolojik afetler yaşanıyor. Aşırı sıcaklar, orman yangınları, kuraklık, su kıtlığı, çölleşme gibi etkilerin yanı sıra ani ve aşırı yağışlar sel ve su baskınlarına neden oluyor. İzmir'de de deniz taşkını oldu. Önemli bölgeleri etkileyen taşkın nedeniyle kimsenin istemediği zararlar oluştu. İklim değişikliği yavaş gelişen ve artık iklim krizine dönüşmüş bir afettir. Buna karşı risk yönetimini önceden öngörüp, önlemler arttırılmalı. Bundan sonra daha şiddetlilerini görüp yaşayacağız. Kamu kurumları somut projeler üretmeli. Toplum bu konularda bilinçlendirilmeli. İklim değişikliği, içinde yaşadığımız sürecin acı bir gerçeği. Bu, bir afet türüdür" diye konuştu.
'KENT PLANLAMASI GÖZDEN GEÇİRİLMELİ'
Özellikle Kordon ve Mavişehir'de hasara yol açan deniz taşması olayına hiç şaşırmadıklarını anlatan Ertaş, "Bunlar, iklim değişikliğinin sonuçları. Su baskınları beklenen şeylerdi. Başka coğrafyalarda yaşandı. Libya'da gördük. Kimsenin beklemediği çölde, büyük seller oluştu. Bunlar, dünyanın birçok yerinde daha yaygın görülecek. Sorun şu ki; bizim ülkemizde bunlar oluyor, konuşuluyor, müdahale ediliyor ama olay geçtikten sonra unutuluyor. En büyük sorunumuz; unutmak. Gereğini yerine getirip, önlem almamak bir gaflettir. Kent planlaması gözden geçirilmeli. Yeni yapılacak yerler, kent planına uygun inşa edilmeli. Dirençli kentler vizyonuna uygun, taşkınları engellemek için setler yapılmalı. Kıyı kanunu tam olarak uygulanmalı. Ülkemizdeki bu kanun ihlal ediliyor. Bu kanun boşuna yapılmamış. Her şeyin matematiği, mühendisliği var. Türkiye'de rant için bunlar hiçe sayılıp, uygulanmıyor" dedi.
'DEPREM GİBİ SU BASKINI DA CİDDİ SONUÇLAR DOĞURUR'
Kurumları iş birliği yaparak önlemleri arttırmaya davet eden Ertaş, "İzmir'de, birçok yerde yanlış var. Kıyıya çok yakın yerlere çok katlı binalar yapılmış. Bunların deprem açısından riski var. Çünkü sıvılaşmaya uygun zeminler. Bunların en baştan engellenmesi gerekirdi. Su baskını ve selleri daha çok göreceğiz. En riskli yerler, Kordon ve Mavişehir'di. Ama bu körfezin diğer tarafını da etkilemeyeceği anlamına gelmiyor. Körfezin tüm kıyıları etkilenebilir. Yapılaşma kıyı kanununa uygun değilse, bariyerler taşkını önleyecek durumda değilse, bir sonraki taşkın daha şiddetli olabilir. En başta büyükşehir ve ilçe belediyeleri ile merkezi hükümet kurumları beraber çalışmalı. Bu, ortak bir sorun. İş birliği yapılmalı. Afetler tüm toplumun sorunu. Medyanın halkı bilgilendirme görevi var. İklim değişikliği ve bütünleşik afet projeleri yaptık. Bunların etkilerini 1-2 seneye görürüz. Kurumların iş birliği yapması lazım. Vatandaşlar da bunun şakasının olmadığını, deprem kadar sel ve su baskını gibi meteorolojik afetlerin de ciddi sonuçlar doğuracağını bilsinler" diye konuştu.