Kemal Kılıçdaroğlu, Bayraklı Belediyesinde düzenlenen apartman görevlilerine yönelik toplantıdaki konuşmasında, yaşanan depremin ardından tüm Türkiye'nin İzmir'in yanında olduğunu hatırlattı.
Depremde hayatlarını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileyen Kılıçdaroğlu, yaralıların bir an önce iyileşerek evlerine huzur içinde dönmelerini temenni etti.
Her zaman, her yerde vatandaşın, alın teriyle geçinenlerin yanında yer aldığını kaydeden Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Beylerin paşaların yanında değilim ben. Garibanların yanındayım. Hiçbir politikacı sizi hatırlamaz bile. Ne görev yaptığınızı bile bilmez ama bu kardeşiniz apartman görevlilerinin ne olduğunu, apartmanda yaşayanların tamamının dertlerine tanık olduğunu bilir. Sizin yeri geldiğinde 24 saat, 48 saat çalıştığınızı biliyorum. Sizin sorunlarınıza bugüne kadar çıkıp birileri eğildi mi? Bu insanlar nasıl geçiniyor, nerelerde kalıyor, hangi koşullarda yaşıyor bu insanlar diye baktı mı? 1 milyonun üstündesiniz ama örgütlü değilsiniz. Büyük bir güçsünüz. Sizin hakkınızı politika olarak ben savunacağım ama sizlerden isteğim, sizler de kendi hakkınıza sahip çıkın. Başkalarının sizi ezmesine asla izin vermeyin."
Sigorta pirimi eksik yatan apartman görevlilerinin işten atılma korkusuyla buna karşı çıkamadığını, ancak birlik olunursa bu hakların savunulabileceğini aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Birlik olun, örgütlenin, hakkınızı arayın. Siz örgütlendiğiniz sürece güçlü olursunuz. 1 milyon kişi bir araya gelip 'Bizim sorunlarımızı söyleyecek partilere oy veririz.' dediğiniz andan itibaren bütün siyasi partiler size bakacaktır. Ben sizi bu çerçevede görmek istiyorum. Haklarını arayan ve haklarına sahip çıkan apartman görevlileri olarak her birinizi bir siyasi partiye oy vermiş olabilirsiniz ama şimdi demokrasi istiyorsak bu ülkede, hiçbir çocuk yatağa aç girmesin istiyorsak, bu ülkede talan düzeni değil, adalet düzeni egemen olsun diyorsak örgütleneceğiz, bir araya geleceğiz."
"Sizin de güneş görmeye hakkınız var"
Taşeron işçiler konusunda verilen mücadeleleri hatırlatan Kılıçdaroğlu, kendisinin de taşeron işçilerin kadrolarını almaları için tüm Türkiye'yi gezdiğini aktardı.
Halen kadrosunu alamayan en az 50 bin işçinin bulunduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Biz onları unutmadık. Siz de aynı şekilde alın teri döküyor musunuz, üretiyor musunuz... Kovid -19 var, sokağa çıkmak yasak. Apartmandakilerin ihtiyaçlarını kim karşılıyor? Apartman görevlileri. Ben apartman görevlisi olup maske bulamayan apartman görevlisi biliyorum." diye konuştu.
Apartman görevlilerinin de kıdem tazminatı gibi sosyal haklardan yararlanması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Sizin de güneş görmeye hakkınız var, sizin çocuklarınızın da parkta oynamaya hakkı var, yeşillik görmeye hakkı var. Hak talep edin, örgütlenirseniz sizin adınıza biri kalkar konuşur. Ben sizin adınıza konuşuyorum." dedi.
Partisinin halkın, garibanların, emeklilerin, taşeron işçilerinin, apartman görevlilerin, alın teriyle geçinenlerin partisi olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, belediye başkanlarına da hiç kimseye ayrım yapmamalarını, hangi partiden olursa olsun herkese hizmet götürmeleri, yoksul mahallelere pozitif ayrımcılık yapmaları gerektiğini seçildikleri gün söylediğini aktardı.
"Ülkenin büyümesi konusunda önüne konan takozlar var"
Ülkde birden fazla maaş alan kişiler olduğuna değinen Kılıçdaroğlu, "Allah gözünüzü doyursun. Devlet ne zamandan beri arpalığa döndü? Siz bu soruyu soracaksınız: 'Ben zor bela aylık alıyorum, sen milletvekili emeklisisin bir de dört ayrı şirketten yönetim kurulundan aylık alıyorsun?' Niye sormuyorsunuz? Bu adaletsizlik değil mi? 10 milyonu aşkın bu ülkede işsiz genç var. Bu mudur adaletli, adil, hakça düzen?" ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu herkesin yeniden uyanması gerektiğini kaydederek, "Bir kabus var, kabusu aşmamız lazım. Ülkenin büyümesi konusunda önüne konan takozlar var, bu takozlardan Türkiye'nin kurtulması lazım. Beraber kurtaracağız." dedi.
"Şikayet etme zamanı değil, halka hizmet götürme zamanı"
Hollanda'nın yıllık tarım ürünü ihracatı 185 milyar dolarken, Türkiye'nin tarım ürünü ihracatının 18 milyar dolar olduğunu aktaran Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
"Saman ithal ediyoruz. Niye? Bu ülkede tarla mı bitti, güneş, su, çalışacak adam mı yok? Açıklama yapıyorlar, 'Efendim gençler iş beğenmiyor'. Hangi işi, bana söyle. 10 binlerce kişi iş istiyor. Oturup yeniden düşünmek zorundayız. Siyaseten benim sorumluluğum var ama sizin de sorumluluğunuz var. İktidarı belirleyecek sizlersiniz. Sizin hakkınızı teslim ediyorlarsa hiç çekinmeden gidip oyunuzu vereceksiniz, hiç itirazım olmaz ama sizin haklarınızı savunmuyorlarsa 'Durun, burada biz demokrasiyi çalıştıracağız' diyeceksiniz. Benim hakkımı savunmuyorsan ben sana oy vermem' diyeceksiniz. Bizim belediyelerimiz hizmet götürüyor. İktidar, bizim belediyelerimiz hizmet vermesin diye engelliyor. Bunu yapanlarda akıl mı var? Ön yargılarla, intikam duygusuyla hareket ediyorlar ama belediye başkanı arkadaşlara söyledim, ne yaparlarsa yapsınlar asla şikayet etmeyeceksiniz, hizmet götürmeye devam edeceksiniz. Engel çıkarıyorlarsa engeli aşmasını bileceksiniz. Şikayet etme zamanı değil, halka hizmet götürme zamanı."
"İktidarın başarısı ekonomi politikalarıyla ölçülür"
Asgari ücretin 2 bin 400 lira, açlık sınırının ise 2 bin 574 lira olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, bunun anlaşılabilir bir durum olmadığını belirtti.
Kılıçdaroğlu, dünkü bütçe görüşmelerinde yapılacak yatırımların söylenmesi yerine ahkam kesildiğini savunarak, şunları kaydetti:
"Bir iktidarın başarısı ekonomi politikalarıyla ölçülür. Yarattığı istihdamla ölçülür. 18 yıldır iktidarda olacaksın 10 milyon kişi dışarda işsiz. Nasıl oluyor bu? Vatandaş vergisini verdi, vermezse ceza veriyorsun. Kahveciye dükkanı kapat dediler, kapattı. Nasıl geçinecek? Kuaför, berber kapattı. Onu geçindirecek olan devletin adı sosyal devlettir, otoriter devlet değil. Ben 'Dostlarımızla beraber iktidar olacağız' dediğim zaman 'vay efendim kim senin dostların?' diye soruyorlar. Benim dostlarım apartman görevlileri, taşeron işçileri, çiftçiler, fabrikada çalışan işçiler. Ben ağaların, beylerin dostu değilim. Onlar da zaten beni dost olarak görmez. Siz hangi koşulda hizmet görüyorsanız o koşulların düzelmesi lazım."