Konak'ta toplanan kalabalık ''Mustafa Kemal'in askerleriyiz'' şeklinde slogan attı.
Grup adına açıklama yapan Emekli Tümgeneral Hasan Peker Günal, şunları söyledi;
''Bizler, yani asker-sivil Mustafa Kemal’in askerleri, Atatürk’ün yol arkadaşları olan bizler, bugün burada, en genç “Mustafa Kemal’in Askeri” olan teğmenlerimize, bize göre, Yüksek Disiplin Kurulunun yetkilerini aşan ve “buram buram zorlama kokan gerekçelere dayandırılarak” yapılmakta olan disiplin işlemlerini kınamak ve teğmenlerimize destek olmak için toplandık.
“Mustafa Kemal’in Askeri” demek; 7 düvele karşı kazanılan bir utkunun (zaferin) başkomutanı, modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve Türk ulusunun çağdaş uygarlığı hızla yakalayabilmesi için yapılan devrimlerin mimarı ulu önderimiz, ebedi başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk’e sarsılmaz bir inançla bağlılığın en öz ifadesidir.
“Mustafa Kemal’in Askeri” demek; Anayasamızın Başlangıç hükümlerinde yer aldığı ve teğmenlerin de ant içerken ifade ettikleri gibi, laik, demokratik Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlığının ve bölünmez bütünlüğünün korunmasındaki azim ve kararlılığının en öz ifadesidir.
“Mustafa Kemal’in Askeri” demek; Atamızın “Türkiye Cumhuriyetini ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir.” veciz sözüyle gençliğe verdiği “birinci vazifenin” içtenlikle benimsenmiş ve özümsenmiş olduğunun en öz ifadesidir.
“Mustafa Kemal’in Askeri” demek; anayasamızın “değişmez ve değiştirilmesi önerilemez” maddelerinin yılmaz bekçiliğinin en öz ifadesidir.
Bütün bu kutsal karakterler yalnızca askeri okul giriş ve/veya mezuniyetlerinde içtikleri ant nedeniyle askerler ve asker emeklilerine özgü değil, aynı zamanda, aynı duygu ve düşünceleri benimseyen ve paylaşan sivil vatandaşlarımıza da özgüdür.
Anımsayacaksınız; Kara Harp Okulu’nda her yıl 13 Martta Atatürk’ümüzün okulumuza girişini anma etkinliklerinde, onun yaka numarası okunurken bütün Harbiyeliler ayağa kalkarak İÇİMİZDE diye haykırırlar. Bu yıl yapılan etkinlikte de aynı haykırış salonu inletirken, protokol sıralarında oturan bütün üst düzey komutanlar ve konuklar bu haykırışı çılgınca alkışladılar. İşte o gün çılgınca alkışlayan bu eller, -medyada dolaşan haberlere göre- şimdi Mustafa Kemal’in Askeri teğmenlerin Türk Silahlı Kuvvetlerinden bağlarını koparmak ve/veya onları cezalandırmak için imza atmaya hazırlanmaktadırlar. Oldukça çelişik bu olasılığın gerçekleşmeyeceğine, eğer düşünülüyorsa bile, yanlıştan dönüleceğine inanmak istiyoruz. Ancak ölçüsüz ve evrensel hukuk ruhu ile çelişkili kararlar verilirse, TSK ile bağı koparılacak ve/veya cezalandırılacak olan yalnızca teğmenler olmayacak, bizzat Mustafa Kemal Atatürk ve onun emanetçileri olan gençler ve genç kalmayı başaranlar olacaktır ki:
Geçmiş yıllarda, aymaz veya öngörüsüz politikalar sonucu, küresel güçlerin amaçlarına uygun olarak, askeri okullara sokuşturulan ve darbe girişiminde bulunan FETÖ yetiştirmesi askerler dışında, Türkiye Cumhuriyetinin temel değerlerini özümsemiş askeri okullarda, “Mustafa Kemal Atatürk” düşünleri (fikirleri) ile yoğrulmuş hiçbir komutanın ve idarecinin böyle bir karara imza atabileceklerini düşünmek bile istemiyoruz.
Vatan uğruna gerekirse seve seve canını vermeye meslek andı içmiş olan her düzeydeki Türk askerinin, koltuk, makam ve ikbal hırsıyla böyle bir karara imza atabilecekleri olasılığını düşünmek bile istemiyoruz.
Unutulmamalıdır ki, Mustafa Kemal’in askeri olmak, en son 1919-1922 yılları arasında, İşgal Kuvvetleri yönlendirmeli Padişah Vahdettin tarafından suç kabul edilmiştir. Türk Ordusu karakterinin nüvesi olan teğmenler hakkında beklenmedik (sürpriz) ayırma ve ceza kararları alınırsa, bu karara imza atanlara, yanıtını ısrarla bekliyor olacağımız bir sorumuz olacaktır:
SİZLER TEĞMENLERİN KİMİN ASKERİ OLMASINI BEKLEMEKTEYDİNİZ?''