CHP Grup Başkanvekili Engin Altay ile İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Gerze ve Erfelek’ten başlayan Sinop ziyaretinin ikinci bölümüne il merkezinde devam etti. Eşleri Fatoş Altay ve Dilek İmamoğlu’nun da destek verdiği Altay ile İmamoğlu, yalnızca kadın üreticilerin hizmet verdiği Gelincik Pazaryeri’nde vatandaşların yoğun ilgisiyle karşılaştı. Esnaf ve vatandaşların sorunlarını dinleyen Altay ve İmamoğlu fotoğraf çektirme isteklerini de geri çevirmedi.
İmamoğlu, üretici kadınları, iktidara gelmeleri durumunda tarıma verecekleri destekler konusunda bilgilendirdi. İmamoğlu vatandaşlarla sohbet ederken, eşi Dilek İmamoğlu da pazar alışverişini yaptı. Altay ve İmamoğlu’nun Sakarya Caddesi üzerindeki esnafa yapmak istediği ziyaretler, vatandaşların izdihama varan ilgisi nedeniyle yapılamadı.
Yurttaşlar, Sakarya Caddesi’nden Uğur Mumcu Meydanı’na kadar olan yaklaşık 2 kilometrelik mesafeyi, kalabalıktan dolayı yavaş ilerlemek zorunda kalan İmamoğlu’nun aracıyla birlikte kat etti. Altay, İmamoğlu ve Sinop Belediye Başkanı Barış Ayhan, Uğur Mumcu Meydanı’nda coşkulu bir kalabalığa hitap etti.
Meydan konuşmasında, tüm Türkiye’ye ve Karadenizli hemşerilerine mahcup olmayacağını kaydeden İmamoğlu şunları söyledi:
“MİLLETÇE AYAĞA KALKACAĞIZ"
Sizlere, hep gurur duyacağınız işleri göstereceğiz. Her zaman adaletten yana, doğruluktan yana, hesap veren, devletinin vicdanını, o güzel yüreğini insanıyla paylaşan, devletin vatandaşa olan şefkatini güzel şekilde, en mütevazı şekilde her zaman hissettirmeye devam edeceğiz. Millet İttifakı olarak büyük bir yolculuğa çıktık. Biz, diler ve isterdik ki Cumhuriyetimizin 100’üncü yılı çok güzel başlasın. Ancak ne yazık ki büyük bir acı yaşadık. 11 ilimizin etkilendiği depremlerde, ne yazık ki canlarımızı yitirdik. Çok üzgünüz. Canımız yanıyor. Ama milletçe ayağa kalkacağız. Milletçe oradaki 14 milyon vatandaşımızın tekrar bizlerle eşitlenip, memleketinde mutlu olmaları için, hep birlikte çalışacağız.
"BUGÜNÜN İKTİDARI, HATTA BİR KİŞİ, ‘HER ŞEYİ BEN BİLİRİM’ DİYOR"
14 Mayıs çok önemli bir tarih. Cumhuriyet’in 100’üncü yılında biz isterdik ki dünyanın en öndeki teknolojisini konuşalım. Dünyanın en önde yaratıcı fikirlerinin olduğu bir memleketi konuşalım. Çocuklarımızın ve gençlerimizin en nitelikli eğitimle eğitim aldığı ve geleceğe umutla baktığı bir memlekette umutla konuşalım. Biz isterdik ki Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında adaleti, hak ve hukuku en üstün şekliyle, gururla anlatalım. Ama ne yazık ki bütün bu dediklerimin tam tersini yaşıyoruz. Ne yazık ki bir akıl tutulması var. Ne yazık ki bugünün iktidarı ‘Her şeyi ben bilirim’ diyor. ‘Her şeyin sahibi de benim’ diyor. Hatta iktidar da değil, sadece -farkında mısınız- bir kişi diyor. Ben size desem ki 'Bir futbol takımı düşünün. Teknik direktörü ben. Başkanı da ben. Yetmedi; yöneticisi de hatta kalecisi de santraforu da ben. Orta sahası da ben. Daha da yetmedi, taraftarı da ben. Ben oğlu ben. Gülmez misiniz? Gülersiniz. Ama biz, size, ortak aklın takımını kurarak geliyoruz.
"BU İTTİFAK MİLLETİN İTTİFAKI"
2017’den beri, bir ittifak arayışı var. Bu ittifak, milletin ittifakı. Bu ittifakın içinde hepimiz varız. Hep biriz orada. Birliğin gücüyüz. O ittifakta her görüş var. Çünkü, siyaset üstü bir zamanı yaşıyoruz. Biz temel ihtiyaçlarımızı çözmeliyiz. Az önce sıraladım. Onun yanına ekonomideki sorunları konuşabiliriz. Onun yanında tarımla ilgili sorunlarımızı konuşabiliriz. İşte bütün bunların yapılabilmesi için, bu karma yapının, düzeninin kurulması için, 2017’de o bir kişi yola çıktı. Ve bir ittifak kurulması adına bu yolculuğu başlattı. Ben sizlere, o yolculuğu başlatan ve 15 Mayıs sabahı Türkiye'nin 13’üncü Cumhurbaşkanı yapacağımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun selamlarını getirdim. İstanbul’da kazanırken ne dedik biz? ‘İstanbul'da 16 milyon insan için kazanıyoruz’ dedik. İşte o birlik, beraberliği, o ittifakı sağlayan Sayın Meral Akşener hanımefendinin de de selamını getirdim sizlere. İttifakın içinde olan bütün liderlerin selamlarını getirdik.
"14 MAYIS'TAN SONRA BİR TÜRKİYE HAYAL EDİYORUM"
14 Mayıs'tan sonra bir Türkiye hayal ediyorum. 81 ilin her birisinde, bütün mahkemeler adalet ve hukuk için çalışıyor. 81 ilinde hiçbirinde, bir vali, hiçbir bürokrat, tek bir ağzın ne dediğine bakmıyor. Devletin valisi, devletin bürokratı oluyor. Ve işini yapıyor. Biz, bu memleketin evlatlarına güveniyoruz. Bizim en büyük kaynağımız, bu memleketin evlatları. İşte bu güzel kızlar, bu yakışıklı gençler, bu değerli hanımefendiler, beyefendiler. Memleketimizin 15-30 yaş arası 21 milyon genci var. Diyorlar ki hep umutlu konuşuyorsun, hep yüzün gülüyor, hep pozitifsin, hep ‘Her şey çok güzel olacak’ diyorsun. Niye? Çünkü ben sırtımı, o 15-30 yaş arası 21 milyon gence yasladım. Benim arkam sağlam. Aynı zamanda milletimizin de geleceği sağlam. İşte onun için gençlerimiz, 81 ilde eşit eğitim alacak. Bu ülkenin bir şehrinde gelir 10 lirayken, Sinop'ta 5 lira olmayacak. Devletin gücünü, milletin ittifakıyla, vatandaşını azarlayan değil, vatandaşına şefkat eli gösteren, devletin gücünü, vatandaşını ötekileştiren değil, vatandaşını birleştiren bir dönemi başlatacağız. Ayrıcalıklı kesimlerin hükümeti asla olmayacak. Ayrıcalıklı kesimlerin değil, bir avuç insanın değil, 86 milyon insanımızın hükümeti olacak. Bu ülkede ne yazık ki yozlaşmış, darbeye uğramış ne yazık ki yok sayılmış demokrasiyi yeniden inşa edeceğiz. Bu ülkenin olmazsa olmazı, özgürlükler olacak. Üniversitedeki gençler konuşacak, anlatacak, fikrini paylaşacak. Bu ülkenin gençleri, tweet atarken korkmayacak. Yazacak be kardeşim. Bu kadar basit.
"EN FAZLA 43 GÜN DAHA GÖLGE EDERSİN"
Partizanlığı bu memleketten söküp atacağız. Bu dediklerim aslında hiçbirinize yabancı gelmeyecek. Eminim ki hepinizin aynı şekilde aileleri vardır. Bakın benim ailemde Cumhuriyet Halk Partili de vardı. Geçmişte Demokrat Partili, Adalet Partili de vardı. Sonra benim çocukluğumda ANAP'lı, Doğru Yol’lu, MHP'li de vardı. Diyeceksiniz ki ‘Nasıl bir aile?’ Vallahi de öyleydi, billahi de öyleydi. Benim ailem öyleydi. Sinop'ta da sizlerin aileleri öyleydi. Ama hiçbir dönem, bu kadar ayrışmamıştık. Herkes birbirine saygıyla bakardı. Şimdi ne yapacağız? İşte bu partizanlık denen illeti, memleketin bütün kurumlarından, devletin bütün kurumlarından, aynen İstanbul'da olduğu gibi, söküp atacağız. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılının en önemli unsuru, her ili kalkındırmak olacak. Sadece İstanbul'dan ibaret değil Türkiye. Memleketimizin her köşesini İstanbul yapacağız. Memleketimizin her köşesini İstanbul'un bir semti gibi yapacağız. Yapmalıyız. Bunu da hak ediyor. Sinop'un değerli filozofunun dediği gibi; vatandaşlarının güneşine yeter ki yöneticiler gölge etmesin. Ankara'ya sesleniyorum. En fazla 43 gün daha gölge edersin. Ondan sonra, güle güle.
"SENİ GİDİ SENİ..."
31 Mart'ın ertesi günü, 1 Nisan’da ‘kazananlar kulübü’ devreye girdi. Artık yeni ‘kazananlar kulübü’, bir avuç insan değil. Artık milletimiz kazanmaya başladı. Ne demişti? ‘İstanbul'u kaybeden, Türkiye'yi kaybeder’ demişti. Seni gidi seni. O günden anladı. Bizim aklımıza hiç gelmemişti. Ama biz, İstanbul'u da millet için kazandık, bu seçimi de millet için kazanacağız. İstanbul'un o güzel sesini. İstanbul'un o güzel sloganını cennet vatanının her köşesine yayacağız. Bu memlekete adalet, güzellik, pırıl pırıl bir bahar gelecek. Benim güzel hemşerilerim, sevgili Karadenizliler, sevgili Sinoplular, ‘Her şey her şey çok güzel olacak.’ Sizlerle olacak, çocuklarla, gençlerle Sinoplularla olacak."