Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi’nde, Ekonomi Reformları Tanıtım Toplantısı’na katıldı.
Erdoğan burada yaptığı açıklamada şunları söyledi:
Bu programın hazırlıklarını geçtiğimiz yılın kasım ayından beri yürütüyoruz Çalışmamızın özünde ekonomiyi yatırım üretim temelinde büyütme amacı taşıyoruz.
Verimlilik artışı sağlayarak potansiyel büyümemizi artıracağız. Ekonomimizi daha da güçlendirerek ithal girdi kullanımını azaltmış katma değerli üretim ile ihracatta yeni rekorlar kıran yerli ve milli bir ekonomi hedefliyoruz.
Arkadaşlarımız özel sektör temsilcileri sivil toplum kuruluşları ile bir araya gelerek tüm talepleri ve teklifleri dinledik.
Sık sık ekibimle heyetimle bir araya geldim ve değerlendirmeleri bu şekilde yaparak son şeklini verdik.
Toplantının akabinde sizlere kitapçıklar dağıtacağız ayrıca ülkemizdeki büyükelçileri uluslararası camiaya da yine dağıtacağımız kitapçıklarımız var.
Ardından bakanlıklarımız ve partimizin ilgili birimleri ile tüm bu başlıklar masaya yatırıldı etkili ve kalıcı çözüm yolları açık yüreklilikle tartışıldı.
Biz de bu sürecin başından itibaren takip ettik yönlendirdik nihai şekli ve toplantımızın İstiklal Marşımızın kabulünün 100. yılına denk gelmiş olması da ayrı bir gurur vesilesidir.
Türkiye'nin bu üç kelimenin altını özellikle çiziyorum… Türkiye'nin istihsal mücadelesini istiklal ve istikbal mücadelesi kadar önemli görüyoruz.
İşte bu anlayışta tam da İstiklal Marşımıza yakışır şekilde ve aynı ruhla yaşadığımız devrin ihtiyaçlarına göre şekillendirdiğimiz yeni yol haritasını milletimizle paylaşıyoruz.
İnşallah bu yol haritasını milletimizle kurumlarımızda iç dünyamızda tüm paydaşlar hep birlikte hayata geçiriceğiz Türkiye'yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirmek için herhalde gece gündüz çalışarak hedeflerimize mutlaka ulaşacağız.
Allah'ın yardımı milletimizin desteğiyle o günlerin çok yakın olduğunu yürekten inanıyoruz. Aziz milletim yakın tarihe baktığımızda ülkelerin ekonomilerinin en çok siyasi istikrarsızlıklardan ve güven ikliminin bozulmasından etkilendiğini görüyoruz.
İki kavram çok çok önemli istikrardır ve güven biz de bu tespitten hareketle 2002 yılında ülkenin yönetimini devre aldığımızdan beri Türkiye'yi istikrar ve güven esasına göre geliştirmenin büyütmenin güçlendirme neyin mücadelesini veriyoruz. Türkiye uzunca bir dönem koalisyonların yol açtığı istikrarsızlıkların terör ve kaos ortamının tetikledi güvensizlik ikliminin ağır bedellerini ödemiştir.
Bu tablo ülkemizin uluslararası siyasi ekonomik sosyal krizlere de hazırlıksız yakalanmasına yol açmıştır. Tek başımıza iktidarda bulunduğumuz hükümetlerimiz döneminde de bu sıkıntıyı hep gördüğümüz için sürekli tetikte olduk.
Dirayetli yönetimimizde 2009 küresel krizi gibi 2013 sonrasındaki pek çok siyasi sosyal ekonomik bütün bu sarsıntıları başarıyla göğüslemeyi ve ülkemizi 2023 hedeflerinin rotasında tutmayı başardık.
Ülkemizin yönetim sistemini değiştirme talebimizin gelişimdeki en önemli sebep eski yönetim sisteminin kırılganlıklarının yol açtığı tehlikeleri yakından görmüş olmamızdır. Hamdolsun Cumhur İttifakı’nın anlayış birliği ve milletimin desteğiyle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçerek Türkiye'yi bu kırılgan siyasi iklimden kalıcı olarak kurtardık.
Artık bu ülkede hiç kimse, hiçbir kesim, hiçbir odak millete rağmen devleti ve toplumu yönetme hevesine kapılamayacaktır.
Milletin yarısından fazlasının desteğini alarak göreve gelen hiçbir yöneticinin de ülkenin çıkarlarına aykırı hareket etme insanlarımızı herhangi bir sebeple ayrıştırma dışlama şansı yoktur. Bir başka ifadeyle demokratik ve ekonomik kalkınmanın temel şartlarından biri olan siyasi istikrarı kurumsallaştırdık.
Bu aynı zamanda güven ikliminin tesisini de kolaylaştıran bir adım olmuştur. Türkiye bölgesel ve küresel krize rağmen gücünü koruyor.
Hedeflerine yürümeyi sürdürebiliyorsa işte bu sayede yeni yönetim sistemimizin gerektiğinde geliştirilmek suretiyle asırlar boyunca ülkemizde istikrar ve güven ikliminin teminat olacağına inanıyoruz.
İnşallah yeni ve sivil Anayasa ile birlikte bu yönde ihtiyaç duyulan bazı adımları atacağız. Dünyanın tamamı ile birlikte ülkemizi de etkileyen corona virüsü salgını hem 18 yılda ülkemizde kurduğumuz güçlü altyapının hem de yeni yönetim sistemimizin bir sınamasına dönüşmüştür.
Hamdolsun sağlıktan üretime, güvenlikten sosyal dayanışmaya kadar her alanda bu sınavı başarıyla… Evet elbette sıkıntılar yaşadık yaşıyoruz ama bunların hiçbiri de üstesinden gelinemeyecek bir hususlar değildir. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki tabloya baktığımızda Türkiye'nin bu kriz sürecinde olumlu yönde nasıl ayrıştığını daha iyi görebiliyoruz.
Mesela 2020 yılında, dünya ekonomisi yüzde 3.5 küçüldü, küresel ticaret yüzde 10'a yakın daraldı, uluslararası doğrudan yatırımlar yüzde 42 azaldı, küresel borç toplamı 282 trilyon dolara ulaşarak tarihin en yüksek seviyesini gördü. Gıda fiyatları dünya çapında son 6 buçuk yılın metal fiyatları ise son 9 buçuk yılın rekorunu kırdı.
Salgının yıkıcı etkileri henüz sona ermediği gibi her geçen gün yeni tehditler ortaya çıkıyor. Aşı ve ilaç alanındaki gelişmeler elbette umutlar artıyor bununla birlikte 100'ün üzerinde ülkenin hala aşıya erişememiş olmasını dünyadaki eşitsizliğin ve adaletsizliğin çarpıcı bir örneği olarak hafızalarımıza nakşediyoruz.