Milliyet'ten Aslı Öktener'in haberine göre; Bir zamanların beş yıldızlı oteli Hilton’un lobisinde oturuyoruz. Depremzede aileleri karşılayan, tüm ihtiyaçlarına hemen yetişen İZELMAN Koordinatörü İsmail Güleç, bana yapılanları anlatıyor. Biraz ötemizdeki koltukta oturan 75 yaşındaki Ahmet amca, sıcak çayını yudumluyor. Pandemi tedbirleri dolayısıyla tabldot halinde sunulan kahvaltısını almak için 14’üncü kattaki odasından aşağı inmiş.
Kapılarını açtılar
1991 yılından bu yana İzmir turizmine hizmet eden otel, 6 Ekim’de kapılarını kapatmış, 200’den fazla personeliyle vedalaşmıştı.
Ardından İzmir Büyükşehir Başkanı Tunç Soyer, yüzde 23.5’i belediyeye, büyük bir kısmı da Ata Holding’e ait olan binanın yine otel olarak işletileceğini açıklamıştı. Ancak tam ihale üzeri İzmir, 6.6 büyüklüğünde yıkıcı depremle sarsıldı. Büyükşehir ve ortakları, binanın kapılarını depremzedelere açtı. Bu, yanılmıyorsak dünyada bir ilkti. Biz ziyaret ettiğimizde, 4’ü engelli kullanımına uygun toplam 380 odası, 3 ay ücretsiz olarak kullanıma açılan binaya henüz 19 aile, 39 kişi yerleşmişti.
‘Manzarayı izlemekten uyuyamadım’
Otele yerleştirilen depremzedelerden biri Ahmet Aykaya... Eşiyle yaşadığı evleri, depremde 32 kişiye mezar olan Emrah Apartmanı’ndaydı. Sarsıntı anında dışarıda olduğunu belirten Ahmet amca, ağzında maskesi, yaşadıklarını arada derin derin nefesler alarak hızla anlattı: “Depremin olduğu gün eşim de Allah’tan Seferihisar’daki oğlumuzun yanına gitmişti. Eğer evde olsaydık ölmüş olabilirdik. Depremin ardından kızım beni aradı ve evimizin yıkıldığını söyledi. Eşim öğretmendi, onun emekli parasıyla almıştık o evi. Aslında daha önce de en ufak bir depremi hissediyorduk. 1999 depremi sonrası ailece de tanıştığımız müteahhit Hayati Uzun’a, ‘Bak, apartman sağlam değilse taşınmayalım’ demiştim. ‘Sağlam olmasa ben ailemle oturur muyum’ deyince inandık, taşındık. O da depremde iki torunu ve gelinini kaybetti. Çoğu komşumuz öldü. Hâlâ inanamıyoruz. Eşime otele geldiğimi söylemedim henüz. Korkar belki gelmeye çok katlı diye. 14. katta kalıyorum. Her şeyimizi buradan veriyorlar, sağ olsunlar. Zaten enkazdan hiçbir eşyamızı da kurtaramadık… Ziynet eşyalarımız ve bir miktar paramız da kayıp.”
‘Artık apartman olmaz’
“Ben de otele dün geldim. Akşam manzarayı izlemekten uyuyamadım biliyor musunuz… Kalkıp saatlerce körfezi, gelip geçen gemileri izledim. Ben böyle güzel bir İzmir manzarası ömrümde görmemiştim. Daha önce bu otele gelme şansım hiç olmadı. İlk geldiğimde yer ayağımın altından kayıyor gibi oldu, korktum ama binanın sağlam olduğunu söylediler.
Şimdi kendimi burada çok huzurlu hissediyorum. Devlet evi yıkılanlara belli miktarda para yardımı yapacak. Biz de evimize deprem sigortası yaptırmıştık.
Tüm parayla Seferihisar’da bir konteyner ev yapacağım. Artık apartmanda oturamayız biz…”
‘İzmir ayaklarımızın altında’
Otelin 15’inci katında depremzedelerden 80 yaşındaki Güldane teyze ve oğlu Hakan Ertaş kalıyor. Görevliler, 9 ay önce protez ameliyatı geçiren Güldane teyzeyi otelin engelli odasına yerleştirmişler. Güldane teyze, “Banyoya, tuvalete kolaylıkla gidebiliyorum kızım. Yatağımın ucunda acil durum düğmesi bile var. Burada çok rahatım. Hele manzara… Bütün İzmir ayaklarımızın altında. Geceleri görseniz, ışıklar yandığında adeta inci bir gerdanlık gibi oluyor... Biz oğlumla kirada oturuyorduk. Hiçbir eşyamızı kurtaramadık. Anılarımız da enkazda kaldı. Kendimizi toparlayalım yeni bir eve taşınacağız. Ama ev kiraları da almış başını gidiyor. Nasip işte… Ne yapalım bunu da yaşamak varmış” dedi.
Toplantı salonu kreş oldu
Depremzedeler kendilerini evlerinde hissetsin diye oteldeki çamaşırhane de açılmış. Bir zamanlar toplantılara ev sahipliği yapan Burak Reis Salonu ise şimdi İZELMAN’ın iki anaokulu öğretmeniyle çocuklara kreş hizmeti sunuyor. O kreşin şimdilik sayılı öğrencilerinden olan 4 yaşındaki Erk Çağan Yaşar, el boyaması yaparken oldukça eğleniyor. Annesi, çalıştığı bankaya gitmek zorunda kalmış.
Otel personelinden gönüllü hizmet
Biz depremzede Ahmet Aykaya ile sohbet ederken içeri kucaklarında 9 aylık bebekleri Ali ile Hande ve Çağlar Karakaş çifti girdi. Onları lobide belediyenin şirketi İZELMAN görevlileri ve otelin eski, şimdinin ise “gönüllü” çalışanları karşıladı. 29 yıldır otelin yiyecek içecek müdürlüğünü yapan İdris Dikmeci ve eşi Bahar Dikmeci de onlar arasındaydı. Genç anneye bebeğinin mama markasını soran, sonra da personele hemen temin edilmesi talimatını veren İdris Dikmeci, “Otel kapanalı iki hafta olmuştu. ‘Yaşım 55, ne yapacağım şimdi ben?’ derken, deprem oldu. Ata Holding Genel Müdürümüz Hasan Şevki beni aradı ve gelmemi söyledi. Eşimle hemen koştuk. Sonuçta bu binayı bizden iyi kim bilir değil mi? Otelin eski 10 çalışanı olarak ailelerimize en iyi hizmeti vermeye çalışıyoruz. İzmir Büyükşehir Belediyesi de ne istediysek hemen temin ediyor” diye konuştu. Hijyen paketiyle birlikte oda anahtarlarını da teslim alan genç çiftin, enkazdan geriye bir valiz, iki el çantasından ibaret eşyaları, otel görevlisi eşliğinde 15’inci kata çıkarıldı. Personel, aileye klimanın, televizyonun nasıl çalıştığını, pencerelerin, sıcak suyun nasıl açılacağını anlatıp, “Bir isteğiniz olursa lütfen bize dahili telefondan ulaşın” dedi.
Ağlayarak anlattı
Hande Karakaş, günlerin yorgunluğuyla gözyaşlarını tutamayarak anlattı: “Yıkılan Egemen Apartmanı’nın 4. katında oturuyorduk. 2.5 yıl önce taşınmıştık. Deprem sırasında eşim ve oğlumuzla evdeydik. Bebeğimiz salonda yatıyordu. Biraz temizlik yapmak istedim. Sarsıntıyla birlikte eşimle hemen bebeğimizin yanına koştuk ve üzerine kapandık. Önce bir kat çöktü, ardından bir kat daha, sonra eşyalarımız devrildi, camlarımız patladı. Korkunçtu. Ama çok şükür bize bir şey olmadı. Bizi, yan binaya eşya taşımak için gelen nakliyeciler merdivenleriyle kurtardı. Önce Kemalpaşa’da yakınlarımızın köy evine yerleştik. Ama elektrik yoktu. Şimdi buradayız. Hâlâ biraz tedirginim yüksekte oturacağım için ama başka şansımız yok ki. Sağ olsun evlerini açıyorlar ama başkasının yanında olmuyor… Enkazdan hiçbir eşyamızı kurtaramadık. Sadece bebeğimizin eşyalarını alabildik. Burada en azından sakin kafayla ne yapacağımızı düşünebiliriz.”
Öğle yemeği odalarına getirildi
Otelin 12 - 28’inci katları arasının depremzelere tahsis edildiğini öğreniyoruz. Biz otelde dolaşırken bir ara yanımızdan sağlık görevlileri eşliğinde sedye ile Mustafa Mutlu geçiyor. Eşi Türkan Mutlu da yanında. Hastaneden geliyorlarmış. Mustafa Mutlu, Doğanlar Apartmanı’ndaki enkazdan çıkarıldıktan sonra iki ameliyat geçirmiş. Hâlâ sekiz kaburga kırığı mevcutmuş, bugün kontrolü yapılmış, “Çok şükür daha iyiyim” diyor. Odalarına getirilen öğle yemeğini alıyorlar.
24 saat çay, kahve ikramı
Otelde şimdilik 20 görevli mevcut, ailelere 24 saat hizmet veriyorlar. Günde üç öğün yemek sunuluyor. Çarşaflar, havlular, odalar haftada bir temizleniyor. Depremzedeler ne isterse de hemen ulaştırılıyor. Canı sıkılan lobiye iniyor, televizyon izliyor, sohbet ediyor, 24 saat sunulan çay, kahve ikramından alıyorlar. Otelde herkes, yaşadıkları nedeniyle üzgün, geleceğe dair tedirgin ve deneyimledikleri yeni yaşama karşı şaşkınlar… Ama herkes ne olursa olsun güler yüzlü… İşte bu ne olursa olsun umutları da canlı tutuyor. O yüzden konuştuğumuz tüm aileler, kendilerine bu hizmeti sunan başta İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer olmak üzere tüm yetkililere ve gönüllülere teşekkür ediyor. Biz otelden ayrılırken de otel tüm görkemiyle yeni konuklarını karşılamaya devam ediyordu.