Endonezya Büyükelçisi İlahiyat Felsefesi Profesörü Mahmut Erol Kılıç’ın güven mektubunu sunarken Endonezya Devlet Başkanı Joko Widodo’nun elini havada bırakarak yürüyüp gitmesi ve sonra görevlilerin uyarısı üzerine geri dönmesi üzerine İYİ Parti Genel Başkanı Aytun Çıray bir tweet atarak “Güleriz ağlanacak halimize” demişti ve söz konusu tweet 1 milyonu aşan izlenmeye ulaşmıştı. Cakarta Büyükelçisi Kılıç’ın sosyal medyadan, “Büyükelçi her ne olursa olsun bir devleti temsil ederler ve partiler üstüdürler. Gerçek yurtseverler devletlerinin bu temsilcilerine sahip çıkarlar. Aynı törende halıda ayağı sürten bir büyükelçiye kendi ülkesi hiç ses çıkarmazken maalesef bizim bölücüler elçilerini arkadan vururlar” diyerek cevap vermesine Çıray’dan çok sert bir tepki geldi.
Çıray sözlerine, “AKP’nin en çok hedef aldığı ve küçümsediği kurumlardan bir tanesi Dışişleri Bakanlığıdır. AKP’lilere göre Türk dış politikasını tanımlayan kavram yabancılaşmadır, Yine, AKP’ye göre pasif, kişiliksiz, tarihsel köklerinden ve derinliğinden kopuk bir dış politika anlayışı Türkiye’yi ait olduğu tarihsel ve kültürel bağlarından koparmıştır. İşte bu temelsiz ve cahilce anlayış nedeniyle AKP yönetiminin meslek mensubu diplomatlarımıza karşı ‘Monşer geldiler, monşer gidiyorlar,’ diye küçümseyen ön yargılı bir bakış açısı vardır. Bu bakış bizi Suriye çukuruna kadar getirmiştir” diyerek başladı.
KILIÇ YANLIŞ TORNADAN ÇIKMIŞ
“AKP zihniyetininin” yıllar içinde, her kademede eğitilerek büyükelçi olması gereken uzmanları bir kenara ittiğini ve yerine partizanca, ideolojilerine hizmet edeceklerini düşündüğü siyasi kimlikleri atadığını sözlerine ekleyen Aytun Çıray, “Mahmut Bey de bunlara tipik bir örnektir. Meslekten birinin Büyükelçi olabilmesi için Dışişleri Bakanlığı denilen tornada en az 20 sene işlenmesi gerekir. Ustası olmayan çıraktan da hayır gelmez. Ayrıca bu Büyükelçi memur olduğunu unutmuş. Uzak durması gereken hususların başında da iç siyasete karışmamak ve siyasetçilerle laf yarışına girmemek gelir. Bu polemik üslubu yanlış bir tornada yontulduğunu ve kendisine atfedilen sıfatı hak etmediğini de sergilemiştir,” dedi ve sözlerini şöyle tamamladı:
DİPLOMATİK NEZAKETİ BİLE BİLMEYEN BÜYÜKELÇİ OLUR MU?
“Sayın Büyükelçiye hatırlatırım; 'diplomatik nezaket' yürüteceğiniz görevin olmazsa olmazı. Haklı eleştirimize verdiğiniz cevap bu olmazsa olmazın eksikliğinin bir delili. Keşke bölücülük gibi ipe sapa gelmez çirkin karalamalardan medet ummasaydınız da eleştirimizi anlamaya çalışsaydınız. Derdimizin vatana liyakatle hizmet etmenin önemini vurgulamak olduğunu anlayabilirdiniz. Meslek mensubu olmasanız bile biraz büyükelçilik size bulaşmış olsaydı dediğimi kavrayabilir ve diplomatik incelikle dolu bir karşılık verebilirdiniz. Doğrusu iftira ile cevap veriş tarzınızdaki basitlik, özgeçmişinizde yazan felsefe profesörlüğünüz uzmanlığınızı da tartışılır hale getirmiştir. İnanın ki haklı çıkmayı bu kadar üzücü bulduğum pek az olmuştur.”