Türk Parlamenterler Birliği İzmir Şubesi’nin Türkan Saylan Kültür Merkezi'nde düzenlediği, “2023 Genel Seçimleri Sürecinde Seçime Yönelik Yasal Düzenlemeler, Sansür Yasasından Amaçlananlar” konulu panelde CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel ve Eski CHP İstanbul Milletvekili Hakkı Suha Okay, konuşmacı olarak yer aldı. Paneli, eski İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, Eski Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık ve Konak Belediye Başkanı Abdül Batur'un yanı sıra çok sayıda CHP'li eski parlamenter de izledi.
Türk Parlamenterler Birliği İzmir Şube Başkanı ve eski İzmir Milletvekili Erdal Karademir, İstanbul Taksim'de yaşanan terör saldırısı sonrasında internete ulaşımın kısıtlanmasının 2023 seçim sürecine ve seçim güvenliğine ilişkin kaygıları artırdığına dikkat çekti. Tüm bunların ne kadar zor bir seçim süreci yaşanacağının bir göstergesi olduğunu vurgulayan Karademir, "Bu seçim basit bir seçim olamaz. Bu seçim yaşadığımız ekonomik darboğazdan kurtulacak mıyız yoksa darboğaz içinde boğulacak mıyız, bunun seçimi. Bu seçim ülkeyi sürüklendiği uçurumun kenarından kurtarıp kurtaramayacağımız sorusuna cevap arayacağımız bir seçim. Bu seçim, ülkede yeniden demokratik siyaset yapılıp yapılmayacağının da kaderinin belirleneceği seçim. Onun için belirli ilkeler etrafında güçlü bir birliktelik olmadan buradan çıkmanın yolu olmadığını görmemiz gerekiyor" dedi.
Eski CHP İzmir Milletvekili Hakkı Suha Okay ise konuşmasına, "Demokrasiyi amaç olarak görenler vardır araç olanlar vardır. Demokrasiyi araç olarak görenlerin bir kısmı demokratik yollarla iş başına geldikten sonra bir biçimde hep orada kalmayı arzu ederler. Bunun için de muhtelif yollar ararlar. Bu sadece son 20 yılın işi değil" diyerek başladı.
1950'li yıllardan günümüze kadar seçimlere ilişkin fiilen ve yasaları kullanarak yapılan usulsüzlükleri sıralayan Okay, bu yollara başvuran iktidar sahipleri için seçimlerin sadece bir seçim değil bir yaşam biçimi olduğunu anlattı. Okay, referandumla birlikte rejimin değiştiğini ve demokrasinin katledildiğini, milletin egemenliğinin tek adama devredildiğini belirtti. 6 Nisan 2022'de değiştirilen seçim kanunuyla da bu durumun perçinlendiğini dile getiren Okay, Cumhurbaşkanının seçim yasaklarından muaf tutulduğunu, son güne kadar propaganda imkanı verildiğini, seçim barajının yüzde 7'ye çekildiğini, milletvekilliği sayısının ise ittifaklara göre değil partilerin aldığı oylara göre belirlenmesinin yasaya bağlandığını anlattı.
OKAY: YÜZDE 7 BARAJININ HİÇBİR ÖNEMİ KALMADI
Okay, "Cumhur İttifakı'ndan AKP, MHP ve BBP, üçü birden seçime girdiğinde yüzde 7 barajının hiçbir önemi kalmıyor. Yani bu ittifak yüzde 7'den fazla oy aldığı takdirde, ittifak çatısından diğer partiler de barajdan muaf oldular. Yüzde 7'yi aşma zorunluluğu ortadan kalktı. Yani MHP, yüzde 6,5 oy aldı, barajı aşamadı değil, ittifakla birlikte barajı aştı. Bu neyi getiriyor; örneğin bir ilde BBP en yüksek oyu aldı ama Türkiye genelinde yüzde 1'in altında oy aldı. Yüzde 7 barajına bakılmayacak, en yüksek oyu aldıysa BBP'den 1 milletvekili çıkacak. Yani böylece yüzde 7 barajının hiç ama hiç önemi kalmadı. Çünkü ittifak çatısı altında olan partiler bakımından bir sorun yok. İttifak çatısı altında olmayan diğer partiler yüzde 7 barajını aşmak zorunda. Aşamazsa aldığı oylar çöpe gidiyor. Hiçbir önemi kalmıyor" diye konuştu.
"BAZI PARTİLER, YÜZDE 3'LÜK HAZİNE YARDIM BARAJININ HESABINI DA YAPABİLİRLER"
İttifak çatısı altındaki partilerin oylarının yüzde 3'ü aşmaması durumunda Hazine yardımından yararlanamayacağını vurgulayan Okay, "Böyle baktığımızda ittifak içinde olan partilerin bir kısmı, örneğin Millet İttifakı'ndan da olabilir, yüzde 3'lük Hazine yardımı barajını da geçelim hesabını da yapabilirler. Veyahut da bir partinin çatısı altında seçime girelim de diyebilirler. Ama yüzde 7 barajının getirdiği hiçbir şey olmayacak" dedi.
"BAZI İLLERDE İTTİFAKLAR OLABİLİR"
Okay, şöyle devam etti:
"İttifak içerisinde milletvekilleri dağılımı yerine, milletvekillerinin partilerin aldığı oylara göre dağılımı bir anlamda geçen seçimde Cumhur İttifakı'nın bir uyanıklığı gibiydi. Sanki, biz ittifak yaparız, bizden başka kimse yapamaz. Bizim yaptığımız bu ittifaktan biz yararlanırız. İçimizden birinin artık oyları da heba olmaz. O ona eklenir. Hepsini topladığımızda milletvekili sayımızda ciddi bir artış olur hesabıydı. Ama bu hesap tutmadı. Millet İttifakı, partilerinin aldığı oyla 21 civarında daha fazla milletvekili çıkardı. Gerek CHP, gerek İYİ Parti. Ama hesap tutmayınca dediler ki bu iş olmuyor kardeşim. Ne yapalım, milletvekilleri partiler arasında aldığı oya göre dağılsın. Geçmişteki ittifakta hatırlarsanız hiçbir parti tercihinde bulunmadan sadece ittifakın bulunduğu yere mühür bassanız oyunuz geçerliydi. Ama ittifaka vermiş olduğunuz oy, o ittifak altındaki partilerin aldığı oy oranına göre o ilde dağıtılıyordu. Veyahut hem ittifak hem partiye oy veriyordunuz, parti tercihinde bulunuyordunuz. Şimdi ittifak tercihinde bulunamıyorsunuz. Doğrudan parti tercihinde bulunuyorsunuz. Partilerin aldığı oya göre geçmişte olduğu gibi milletvekili dağılımı hesabı yapılacak. Muhtemelen 2023 seçimlerinde bu hesaplama yöntemini her parti gözönünde tutacak. Ve muhtemelen bazı partiler seçime girmeyecek. Çünkü partilerin seçime girebilmesi için 41 ilde seçime girmesi lazım. Belki giremeyecekler. Belki bazı partiler, Hazine yardımı alayım hesabıyla seçime girecek. Veyahut da bazı partiler ittifak bünyesindeki içindeki bir parti içerisinde yer alayım diyecek. Veyahut da ittifakın bazı büyük partileri, geçmişteki aldıkları oya göre, yapacakları similasyonlara göre 1'den fazla milletvekili nasıl çıkarabiliriz. Veyahut da ayrı ayrı girerek seçimlere, birbirimizin elinden eteğinden çekip aynı havuzdan besleneceğiz derken ikimiz birden seçimleri kaybedebiliriz gibi bir endişe içinde olacaklar. Bu, İzmir gibi büyük metropollerde çok sözkonusu olacak bir şey değil. Ama 2-3-4-5 milletvekili çıkaran illerde mutlak anlamda siyasi partilerin sorumluları bir araya gelecekler, bunun hesabını yapacaklar ve ona göre bir değerlendirmede bulanacaklar. Örneğin son yerel seçimde olduğu gibi bazı ittifaklar olabilir. CHP'nin son dört dönemdir PM üyesi olarak ifade edeyim; biz böyle bir şey yapabilir miyiz? Olabilir. Ama bu ittifak içerisindeki partilerle birlikte bazı illerde anlaşabiliriz. Bu bir resmi beyan değil. Kişisel düşüncem. Biz de hangi ilde ne oy aldığımızı, alabileceğimizin hesabını yapan bir siyasi partiyiz. Çok da doğaldır. Bu hesabı yapmamız da lazım. Bazı iller var. O illerde şartları daha fazla zorlasan da sonuç alamayabilirsin. O zaman oy heba olmasın biz de diyebiliriz veya ittifakta birlikte olduğumuz partilerden biri de bunu düşünebilir."
"6 NİSAN'DAN ÖNCE SEÇİM YAPAMAZLAR"
Seçim tarihine ilişkin olağan takvimin 18 Haziran 2018 olduğunu, 6 Nisan'a kadar da seçim olma ihtimalinin bulunmadığını vurgulayan Okay, "Çünkü seçim yasalarında yapılan değişiklik yürürlüğe 6 Nisan 2022'de girmiştir. Anayasamızın 67'nci maddesinin son fıkrası var. Diyor ki; seçim yasalarında yapılan değişiklikler 1 yıl içinde yapılan seçimlerde uygulanamaz. Yani, bu milletvekili dağılımı ve baraj gibi değişiklikleri uygulayabilmeleri için 6 Nisan'dan sonraki bir tarih olması lazım" dedi.
Okay, seçimlerin 14 Mayıs, 21 Mayıs veyahut 11 Haziran'da yapılabilmesi için ya TBMM'den karar alınması ya da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın inisiyatif alması gerektiğini belirtti. Erdoğan'ın seçimin yenilenmesine yani erken seçime karar verebileceğini aktaran Okay, şunları söyledi:
"Ben olağan takvimin muhtemelen 18 Haziran olacağını düşünüyorum. 18 Haziran'dan önce bir seçim yenilenmesi kararının parlamentonun 360 oyuna ihtiyaç vardır. Veya Cumhurbaşkanının inisiyatifine ihtiyaç vardır. Bu çerçeveden baktığımızda 18 Haziran bir seçim tarihi olarak asgariden hesaplanmalı ama her an seçim olacak gibi de tüm partili arkadaşların, örgütlerin çalışması şarttır. Nedeni şu, bu seçim sıradan bir seçim değil. Partiler arasındaki bir yarış olmaktan çıktı. Bu seçimi kaybederiz, 4 sene sonra bir daha seçim olur, 5 sene sonra bir daha seçim olur, böyle bir şey yok. Bu seçim kaybedilirse herşey kaybedilebilir. Bu seçim demokrasiyle tek adam rejimi arasında geçecek bir seçimdir. Bu seçim bir anlamda 2017 referandumunun, atı alanın Üskadar'ı geçemeyeceğinin gösterileceği bir seçim olacaktır. Hiç kimse umudunu yitirmesin. Örgütlerimiz, yerel yönetimlerimiz çok önemli. Ama vatandaşımızın duyarlılığı bizim örgütümüzün önünde gidiyor. Ve vatandaş, birisinin kaybetmesinde kararlı. O birisi de belli."
ATİLA SERTEL: VPN ÜZERİNDEN ÇALIŞAN BİR MODEL GELİŞTİRİLEBİLİR
CHP İzmir Milletvekili Atila Sertel ise hem CHP'nin hem de 6'lı masanın sandık güvenliğine yönelik önemli çalışmalar yürüttüğünü anlattı. Ancak, İstanbul'daki terör saldırısının ardından internet bandının daraltılması ile toplumda endişe oluştuğunu vurgulayan Sertel, şu öneride bulundu:
"İnternet bandının daraltılması halinde biz iletişimi nasıl kurarak, sandıkların kontrolünden, aldığımız ıslak imzaların iletişimini nasıl koordine edeceğiz. Ayrı bir yapılanmaya belki, VPN denilen internet üzerinde çalışabilen bir modeli de geliştirerek, onu da güvence altına alarak, yani Türkiye'deki internet ortamını değil dünya üzerinden bir sistemi organize etmek gerektiğini burada ilk kez ifade ediyorum. Çünkü hain terör örgütünün kullandığı bir maşayla bir patlama sonucu çok masum insanların öldüğü, ondan sonra uygulamada ilk yaptıkları iş bilişim tarafından, internet ortamından daralmaya gitti. Ve kimse ne vhatsap üzerinden ne telegram üzerinden ne başka iletişim araçları üzerinden iletişim kuramadığı gibi, twittera, instagrama giremedi. Ve sosyal medyada büyük sıkıntı yaşandı."
Toplam seçmenin yaklaşık yüzde 10'unu oluşturacak şekilde 6 milyon gencin bu seçimde ilk kez oy kullanacağını belirten Sertel, "Z kuşağı dediğimiz, bu iktidar tarafından zulümden başka bir şey görememiş, okusa da eğitim görse de yurt dışına kaçmaktan başka çare görememiş, işsiz kalmış, aşsız kalmış, iki üç diplomalı, yabancı dil bilen çocukların mutsuz olduğu bir ülkeyi yaratanlara karşı müthiş bir tepkinin olduğunu düşünüyorum" dedi.
RTÜK'E SERT ELEŞTİRİLER
Sertel, seçimlerde en büyük etkenlerden biri olacak sosyal medyanın etkisinin azaltılması için dezenformasyon yasasının çıkarıldığını, tüm toplumun susturulmaya çalışıldığını dile getirdi. Buna rağmen herkesi görüşlerini açıklamaya davet eden Sertel, RTÜK'e yönelik de şu eleştireleri getirdi:
"711 kişi çalışıyor RTÜK'te. 8 daire başkanı var, 46 daire başkan yardımcısı var. Daire başkan yardımcılarının bazıları birbirlerini tanımıyor. Ama 15 bin liranın üzerinde maaşla çalışıyorlar. Ve uygulamaları şu; ana kademede, siyasi partilerden gelen, Ebubekir Şahin'in başkanlığındaki RTÜK üyeleri toplantı yapıyorlar ve cezaları belirliyorlar. O cezalar tamamen siyasal. Örneğin Kemal Kılıçdaroğlu'nun mutfak konuşmasını paylaştı diye Halk TV'ye, Tele-1'e, KRT'ye ceza veriyorlar. Yahu anamuhalefet partisi lideri konuşuyor ve televizyon bunu yayınlıyor. Bundan dolayı ceza alınır, ama oluyor. TİP'ten bir milletvekili çıkıp konuşuyor. O milletvekilinin konuşmasını yayınladı diye televizyona ceza veriliyor. Hatta bir ceza daha verilirse kapatmaya doğru gitmeye çalışıyorlar. RTÜK, 9 ay içerisinde 14 ceza yazmış Halk TV'ye. Cezaların biri 500- 600 bin liradan aşağı değil. Tele-1'e 11 ceza, KRT'ye 5 ceza, FOX TV'ye 4 ceza yazmış, Flaş Haber'e daha dün kuruldu, ona da 4 ceza yazmış. Bu cezaların toplamı 11,5 milyon, 9 ayda. Diğer televizyonlara, TGRT'ye 1 ceza. Onlar da artık salı günleri Genel Başkanımızın konuşmasını yayınlar hale geldi. Dikkatle izlemek lazım, çizgi değişimi var. Beyaz TV'ye 1, ATV'ye 1, aHAber'e sıfır, Ülke TV'ye, Kanal 7'ye, TVNET'e, AKİT TV'ye hiç ceza yazmamış. Oysa her gün Kılıçdaroğlu'na buralarda ağır hakaret var. 711 RTÜK çalışanının ve üyelerinin tek bir görevi var, 5 tane kanalı izliyorlar. Halk TV, KRT, Tele-1, FOX TV, Flaş Haberi izliyorlar. Arada bir TV5'e bakıyorlar. Tüm işleri bu. Başka işleri yok. Kardeş kuruluşları Basın İlan Kurumu'nun da medya üzerindeki baskılaması inanılmaz boyutlarda."