“BAŞKENTE ALMADIĞINIZ, MECLİSE ALMADIĞINIZ O BARO BAŞKLANLARI BİZİM SIRA ARKADAŞLARIMIZ!”
Baro başkanlarının Ankara’ya alınmayıp yirmi yedi saat kent girişinde polis ablukasında bekletilmelerini, zaruri ihtiyaçlarını gidermelerine dahi engel koyulması ve konunun doğrudan muhatabı olmalarına rağmen komisyona alınmayarak meclis kapısında bekletilmelerine sert tepki gösteren CHP’li Bakan: “Günlerdik yaşadıklarımız ve kamuoyuna da yansıyan görüntüler içler acısı! Baro başkanlarımız iki gündür Meclis kapısının dışında, o dışarıda bekleyen baro başkanları, bizim sıra arkadaşlarımız! Beraber okuduğumuz, hukuk fakültesinde aynı sıralarda aynı dersleri aldığımız, adliye koridorlarında birlikte duruşmalara girdiğimiz arkadaşlarımız! Zaman zaman karşı karşıya geldiğimiz, zaman zaman yan yana durduğumuz arkadaşlarımız. Ben Çevre Komisyonu sözcüyüm, bizim komisyonumuza bir kanun teklifi geldi, avcılardan, yaban hayvanlarını koruma derneklerine, özel şirketlerinden TEMA’sına kadar herkesi dinledik. Çok mu zordu baro başkanını buraya almak, dinlemek çok mu zordu?”
“CAHİT ÖZKAN ‘İDEAL HUKUKTAN’ BAHSEDİYOR; UTANDIM!”
Kanun teklifin gerekçesindeki tutarsızlıktan bahseden Bakan, “Hukukçu bir vekil olarak tüm görüşmeleri başından sonuna kadar takip ediyorum. Bu kadar tutarsız bir genel gerekçe olamaz. Genel gerekçede, ‘dünya küreselleşti, küresel bir köy hâline geldi, iletişim çağındayız, dijital çağdayız, Bakanlar Kurulu görüşmeleri zoom üzerinden yapılıyor, tüm görüşmeler her şey medyayla yapılıyor’ diyorsunuz sonra da ‘avukat sayısının çoğalması sebebiyle bu değişikliğe gereklilik duyduk’ diyorsunuz. Hiçbir anlam bütünlüğü olmayan, ezbere bir şeyler karalayıp yasa teklifi getiriyorsunuz. Avukat vekil Cahit Özkan da genel gerekçeyi anlatırken ‘ideal hukuktan’ bahsediyor. Utandım! Kanun koyucunun yaptığı ideal hukuk mudur? Kanun koyucunun yaptığını ideal hukuksa Kamu İhale Kanunu’nu niye 200 kere değiştirdik biz bu Mecliste?” dedi.
“O KONUŞMAYI İBRETLE DİNLEDİM!”
Yargının ne kadar siyasallaştığını, komisyonda iki milletvekili arasında geçen konuşmayla örneklendiren CHP’li Bakan, “Yargının siyasallaşmasını anlatmayı düşünüyordum ama gerek dahi duymadım çünkü hepimiz en somut örneğini burada yaşadık. İYİ Parti Milletvekili Feridun Bahşi konuştu. Feridun Bahşi eşinin Van’a tayin edilmesiyle ilgili durumu anlatıyor, AKP grubundan bir hukukçu milletvekili dönüyor, bağırarak, sinirlenerek, öfkeyle ‘Sen şunu yaptın, sen bunu yaptın, eşin bunu yaptı’ diyor. O konuşmayı ibretle dinledim! Ne yapmış olursa olsun, bir milletvekili eşiyle ilgili durumu izah ediyor, AKP’li arkadaşın ‘araştıralım, bakalım’ demesi gerekirken ‘biz sizi takip ediyoruz, yargıyla ilgili kararın arkasında biz varız’ diyor. Olacak iş mi? Oldu! Yargının siyasallaştığının en somut örneği hepimizin şahitliğinde burada yaşadığımız bu olaydır” diye konuştu.
“AKLI ÖLDÜRDÜNÜZ, AHLAKI ÖLDÜRDÜNÜZ, ADALETİ ÖLDÜRDÜNÜZ, ŞİMDİ DE DEVLETİ ÖLDÜRÜYORSUNUZ.”
CHP’li Bakan sözlerini şöyle tamamladı: “Bütün kurumlar Türkiye’de hızla yozlaşıyordu, birinciliği yargıya verdiler” diyen CHP’li Murat Bakan, yargıdaki cemaatleşmeye dikkat çekti: “Devlette iki şeye bağlılık vardır; bayrağa ve yasalara. Sen eğer bir cemaat üyesini, o cemaatin üyesi kimliğiyle hâkim, savcı yapıyorsan, general yapıyorsan, emniyet müdürü yapıyorsan o zaman şunu göze alacaksın: Mürit-mürşit ilişkisi! Şeyh-mürit ilişkisi, tam bir teslimiyet gerektirir. Yarın o, ne HSK’yı dinler, ne generalini, ne başındaki komutanını, ne Genelkurmay Başkanını, ne emniyet müdürünü, ne valisini dinler. Nitekim yaşadık, dinlemedi. Aynı şeyi tekrar yaşayacağız. Pratikte cemaatlerin arka bahçesi haline getirdiğiniz yargıyı şimdi teoride de siyasallaştırıyorsunuz. Fatih Sultan Mehmet diyor ki ‘aklı öldürürsen ahlak da ölür, akıl ve ahlak öldüğünde millet bölünür, kadıyı satın aldığın gün adalet ölür, adaleti öldürdüğün gün de devlet ölür.’ Siz aklı öldürdünüz, ahlakı öldürdünüz, yargıyı siyasallaştırdığınız gün adaleti öldürdünüz, şimdi de devleti öldürüyorsunuz.”