MENÜ
İzmir 26°
Son Kale İzmir
PAYLAŞ 
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Facebook'ta Paylaş
Bornova'da 'Konut Hakkı' vurgusu... Karayalçın: 'Konut krizi toplumsal bunalıma dönmesin
Yerel Yönetimler
14 Nisan 2025 Pazartesi 18:31

Bornova'da 'Konut Hakkı' vurgusu... Karayalçın: 'Konut krizi toplumsal bunalıma dönmesin"

Eski CHP Genel Başkanı Murat Karayalçın'ın başkanlığını yaptığı Yerel Reform Girişimi Derneği’nin Bornova'da düzenlediği “Konut Hakkı ve Belediyelerin Sürdürülebilir Konut Politikaları” başlıklı etkinlikte dikkat çeken mesajlar verildi. Karayalçın, "Tıpkı 1980 dönemini yaşıyoruz. Konut krizinin bir toplumsal bunalımına dönüşmemesi için Ankara, İstanbul, İzmir başta olmak üzere dar gelirliler için sosyal kiralık konut ve sosyal mülk konut üretecek yeni bir konut siyasetine ihtiyacımız var" dedi.

Melda GENCER/SONKALEİZMİR-Bornova Belediyesi ve Bornova Kent Konseyi işbirliği ile Bornova Nevzat Kavalar Kültür Merkezi'nde “Konut Hakkı ve Belediyelerin Sürdürülebilir Konut Politikaları” etkinliği düzenlendi. Etkinliğe, Ankara'daki Batıkent konut projesi ile döneme damga vuran Eski CHP Genel Başkanı ve Yerel Reform Girişimi Derneği Başkanı Murat Karayalçın'ın yanı sıra Bornova Belediye Başkanı Ömer Eşki, Karşıyaka Belediye Başkanı Yıldız İşçimlenler Ünsal, Eski Bornova Belediye Başkanı Olgun Atila, TMMOB İzmir Sekreteri Aykut Akdemir, Atatürkçü Düşünce Derneği ile Kent Konseyi yöneticileri, STK'lar ve yurttaşlar katıldı. 

EŞKİ: AĞIRLAMAKTAN MUTLULUK DUYUYORUZ

Bornova Belediye Başkanı Ömer Eşki, katılımcıları selamlarken, "Türk sol ve sosyal demokrasi tarihinde önemli etkisi olan kıymetli MUrat Karayalçın'ı ağırlamaktan mutluluk duyuyoruz" dedi. 

KONUT SORUNU ELE ALINDI

Konut talebi ve oluşan ortama dair dikkat çeken mesajlar veren Eski CHP Genel Başkanı ve Yerel Reform Girişimi Derneği Yönetim Başkanı Murat Karayalçın şunları söyledi:

“Türkiye’de yerel yönetimlerin, belediyelerimizin önem taşıyan sorunlarını Türkiye gündemine taşıyoruz. Yerel yönetimlerin idari ve mali özellikleri konusuyla ilgili ilk çalışmamızı İstanbul’da başlattık. İdari ve mali özerkliği olmayan bir yönetimin başarılı olması olanaklı değil. Konut sorununu, konut hakkı başlığıyla gündeme aldık. ursa Büyükşehir Belediyemiz ile bunu konuyu tartıştık. Şimdi Bornova Belediyesi ile tartışmaktayız. Birkaç hafta sonra Mersin Yenişehir ilçesinde konut konusunda bir ortak çalışma yapmak için orada birlikte olacağız. Sosyal demokrat belediye başkanlarımızın ve yerel sorunlar konusunda duyarlılığı açık olan kent konseylerimizin konut sorunu ile ilgili olarak böyle bir duyarlılık ortaya koymalarından memnuniyet duyuyorum. 1980’lerin başından 1990’ların başına kadar kesintisiz olarak 10 yıl boyunca yeni kent parçalarının kurulması ve konut sorunun ele alınması hakkında yoğun çalışmalar yaptım. Bu çalışmaların içinde Ankara’daki 55 bin konutlu Batıkent projesi de var. İzmir’deki 10 bin konutlu Egekent projesi de var. Egekent o zaman Karşıyaka sınırlarındaydı şimdi Çiğli Belediyesi'nin sınırları içerisinde." 

"BİR DEVLET NİYE KURULMUŞTUR?"

Karayalçın şöyle devam etti:

"Bir devlet ne yapar? Bir devlet niye kurulmuştur? Ne iş yapar? Bu soruların yanıtı konusunda genel bir mutabakat var. Eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve konut. Devletler nerede kurulmuş olursa olsun bu dört konuya girmek durumundadır. Buralar münhasır kamusal alanlardır. Buralarda kamu hizmeti üretilmek durumundadır. Çok sayıda ürünü kullanıyoruz ama bana göre bunlardan en özel olanı konuttur. Barınma gereksinimimizi konutla karşılıyoruz. Yaşam kalitesini konut belirlemektedir. İzmir için depremsellik önemli bir konu. Konut aracılığıyla gelir dağılımının iyileştirilmesi konusu var. Bu nedenlerle konut özel bir ürün. Konutun gelir dağılımının iyileştirilmesine nasıl katkıda bulunduğunu gözlerimle Batıkent projesinde yaşadım. Bir kişinin konut sahibi olmasının o kişinin gelir dağılımı skalasında 3-5 puan nasıl yukarı çıktığını görmüş, yaşamış olan birisiyim. Tüm bu nedenlerle kamucu devlet yönetimleri için, belediye yönetimleri için konut sorununun özel bir önemi var. Belediyelerimizin ve devletimizin konut konusuna özel bir biçimde yaklaşması gerekiyor.

ANAYASA GÜVENCE ALTINA ALIYOR

Dar gelirliler için konut ihtiyacının Anayasa ile güvence altına alındığına dikkat çeken Murat Karayalçın şöyle devam etti:

"1961 Anayasası 49. Maddesi ile devlete görev veriyor. Devlet dar gelirli ve yoksul ailelerin çağdaş standartlarda konut gereksiniminin karşılanması için gerekli önlemleri alır. Devletimiz bunun gereğini yerine getiremedi. 1982 Anayasası 57. Maddesi ile ileri gitti ve konut hakkını getirdi. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşların konut hakkı var. Anayasa bunu hak kabul ediyor. Hukukçular yönünden pozitif statü hakkı olarak adlandırılıyor. Pozitif statü hakkı yurttaşların talep etme hakkına sahip olduğu bir haktır. Yurttaşlarımızın bu haklarını talep ettikleri bir eyleme ben pek tanık olmadım. Sizler gördünüz mü, okudunuz mu, rastladınız mı bilmiyorum. Bundan 9 gün önce İspanya’da Madrid’de Barcelona’da yüz binlerce İspanyol, kiraların yüzde 50 oranında indirilmesi için büyük bir eylem yaptı. Gerekçeleri ise şöyle, Türkler için biraz komik olacak ama, geçen yıl ABD’de ücretler yüzde 4.7 oranında artarken İspanya’da artış oranı yüzde 3.2 olmuş. Kira artış oranı ise yüzde 11.5 olmuş. Yüz binlerce İspanyol kira indirimi için eylem yaptı. Bunu okuduğum gün, İsviçre’de de benzer eylemler yapıldı. Avrupa'da tanıdıklarımız var Avrupa ile ilgili haberleri sık sık okumaktayız. Almanya ve Hollanda'da benzer sorunların yaşandığını hem duyuyorum hem okuyorum. Devletin, konut ile ilgili uzmanlık örgütü olan TOKİ’nin sitesinden söylüyorum. TOKİ sitesinde yoksul ve dar gelirli yurttaşlarımız için 101 proje olmuş. Dar gelirli yurtdaşlarımız için 42 bin 457 konut üretilmiş. Toplam üretim ise 1.4 milyon. Kooperatiflerin ise TOKİ’den almış olduğu krediler hemen hemen ihmal edilebilir bir düzeyde. İstanbul Planlama Ajansı, TOKİ’nin İstanbul’daki üretimine bakarak AK Parti'nin görve geldiği 2002 tarihinden geçen yıla kadar üretilmiş olan konutlara bakmış. Toplam konut miktarı 80 bin 788, yüzde 84 lüks konut olarak imal edilmiş. Konut piyasasındaki çarpıklık ve dar gelirli yurttaşların dışlanmışlığını görüyoruz. Piyasa başkanları diyor ki toplumumuzun sadece yüzde 65’ine konut yapabiliyoruz. Müteahhitler Derneği Başkanı da ‘Bugünkü piyasa koşulları içinde alt ve orta sınıf ev alamaz. Fiyatlar sadece üst sınıf için üretim yapılabilecek noktaya geldi’ diyor."

"YATIRIM İÇİN KONUT ALINIYOR"

Karayalçın sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye’nin varlıklı kesimleri, konut almak için değil, yatırım için giriyorlar. Türkiye'de konut piyasası bir tür sermaye piyasasına dönüşmüş durumda. Konut piyasası böyle bir noktaya geldi. Bu yılın ilk üç ayında 700 bin konut satılmış. Ve bu Türkiye için bir rekor.  Peki ne olmuş da halkımız 3 ayda 700 bin konut almış. Piyasa uzmanları diyor ki, '2024 yılında konut fiyatları enflasyonun altında kaldı.' Görece olarak ucuzlamış. İstanbul'da çok yakın tarihe kadar bir konutun amortismanı (satın aldığınız konutun dğerlendirilmesi ve o paranın geri gelişi) 25 yıl iken İstanbul’da 11-12 yıla inmiş. Bu olağanüstü bir değişiklik. Konut sahipleri oranı 2014 yılında yüzde 60.9. 2023’te yüzde 56’ya geriliyor. Fiyatları piyasaya indirerek pompalamış oluyorlar. Bana göre yapılması gereken şey konut piyasasının yeniden kamusal alanda kurulumunu sağlamak. Tıpkı 1980 dönemini yaşıyoruz. Bir konut kriziyle karşı karşıyayız. Her yerde konut krizinin bir toplumsal krize, bir toplumsal bunalımına dönüşmemesi için Türkiye’nin yönetiminin öncelikle yoğun göçlerin yaşandığı Marmara ve Ege Bölgesi'nde başta Ankara, İstanbul, İzmir olmak üzere üç büyük kentimizde yoksul ve dar gelirli yurttaşlarımız için sosyal kiralık konut ve sosyal mülk konut üretecek yeni bir konut siyasetine ihtiyacımız var. Yeni kent projeleri, kentselyenileme ve  kentsel dönüşüm projeleri, yeni konut siyasetin temel araçları olacaktır. Türkiye’de konut yapımıyla bağlantılı 4 kesim var. Bu 4 kesimin eş zamanlı olarak harekete geçmesi ve birbirleri ile iş birliği içinde imalat ve üretim yapması gerekiyor. Bu konuda sonuç getirecek kesimlerin birincisi belediyelerdir. Bornova Belediyesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi Ankara- İstanbul Belediyeleri Samsun-Adana hattının batısında kalan belediyelerimiz, hemen hemen tümü, yeni kent parçalarını tanımlamalı ve plan yaparak orayı kamulaştırmalı. Bu alanların altyapısını yapmalı, altyapılı arsa üretmeli. Üçüncü olarak yeni kent parçaları ile kent merkezi arasında toplu taşıma bağlantısı sağlamalıdır. İstanbul Kadıköy'de Fikirtepe diye bir yer var. Orada yaşanan rezalet, bu anlayışa ve bu yaklaşıma sahip olunmamasından kaynaklanıyor."

"BANKALAR KREDİ SAĞLAMALI"

İkinci aktör ise devlet. Devlet genel olarak toplu konut üretimini sağlamalıdır. Dar gelirli yurttaşlarımızın konut sahibi olmasını sağlamalıdır. Banka kredilerinin sübvansiyonu da olabilir. Türkiye'nin bankalarının konut kredisi verecek potansiyele sahip olduğunu bilen biriyim. İş Bankası'nda temsilcilik yaptım. Bankalar da konut kredisi vermekten memnun olurlar çünkü konut kredilerinin geri getirisi çok yüksek. Sayın Mehmet Şimşek, üç gün önce bir açıklamada bulundu tarım sektörünün sübvansiyonu için devletin yüzde 70’ini karşıladığını söyledi. 2025’te 160 milyar lira önereceğini söylüyor. Devlet bu krediyi sağlamalı. 2'ncisi okul, hastane gibi toplumsal donatı alanlarının yapımını üstlenmeli.  Üçüncü aktör konut sahibi olacak yurttaşlar. Konut sektörüne tekil ya da toplu olarak da girebilirler. Benim tercihim yurttaşların toplu olarak girmeleridir. Kooperatifçilik deneyiminin olumlu olmadığını biliyorum. Özellikle Konut Kooperatiflerimiz yurttaşlarımıza olumlu bir deneyim sunmadı, biliyorum ama iyi kooperatif örneklerini de olduğunu biliyorum. Eğer toplu olarak girerlerse konut projelerinin uygulanmasının öznesi yurttaşlar olacaktır. Kamu, belediyenin yanında TOKİ’nin karşısında yurttaşlar örgütlü bir şekilde özne olacaklardır.

Murat Karayalçın sözlerini şöyle tamamladı:

"Son olarak da dördüncü aktörü özel sektördür.Burada yapıcı yada gelişirici olarak yer alabilir Avrupa’da sosyal demokrat deneyleinin bulunduğu yerlerde  büyük konut projelerini üstlenen özel sektör kuruluşlarına Belediyeler aynı zamanda o projeler içinde sosyal konut  üretme zorunluluğu getiriyor. Bu anlattıklarımın tümünü 45 yıl önce Ankara’da Batıkent projesinde İzmir’de Egekent projesinde uyguladık. Dikmen’de ve Portakal Vadisi’nde de bir kısmını uyguladık.  Türkiye’nin yeni Batıkent’lere Ege kentlere ihtiyacı var. Batıkent kamulaşmayla elde edildi. 1000 hektarlık bir alan 55 bin konut. Batıkent projesinin maliyeti 1 milyar 200 milyon dolar. Kamulaştırma bedeli(arsa bedeli) 24 milyon, altyapı bedeli, 84 milyon toplumsal donatı(okul, hastane v.) bedeli ,319 milyon, konut 450 milyon, Kızılay Batıkent metrosu 330 milyon dolar.Toplam 1 milyar 200 milyon olar.  Bu parayı devlet vermedi, belediye de vermedi. Bu parayı Batıkent’liler kuruşu kuruşuna geri ödediler. Hiçbir sübvansiyon yok bağış yok. Kredi olarak kullanıldı ve geri ödendi. Belediye buradan çok paralar da kazandı. Ayrıca Batıkent, Ankara’nın en çok yerleşilmek istenen yeri oldu. Bir kent 11-12 yılda kuruldu. Bugün böyle bir proje hazırlansa süre aşağıya çekilebilir. Dikmen Vadisi projesi 2 yılda, Portakal çiceği projesi yine aynı şekilde bitti. Niye Batıkent 11 yılda bitti? Niye AK Parti’nin 15-20 yıldır uygulamaya çalıştığı Fikirtepe projesi bitmiyor? Niye GAP Projesi bitmiyor? Onlar bitmiyor da bu proje bitiyor? Ne fark var burda burdaki fark halktır. Halk örgütlü olarak kamu ile bir araya gelmiştir. Halk proje muhafızı haline gelmiştir bir an önce konutlarına kavuşabilmek için. Bizi hızlı kılan halkın kendisidir. Ben buna katılımcılık demiyorum, ortak yönetişim, ortaklaşım diyorum. Türkiye büyük bir ülke ve konut sorununu çözebilecek olanaklara sahip bir ülkedir.”

 

Yorum Ekle
Yorumunuz gönderildi
Yorumunuz editör incelemesinden sonra yayınlanacaktır
Yorumlar

   Bu haber henüz yorumlanmamış...

Benzer Haberler
Sayfa başına gitSayfa başına git
Masaüstü Görünümü  ♦   İletişim  ♦   Künye
Copyright © 2025 Son Kale İzmir