SONKALEİZMİR (ÖZEL) -İzmir Türkan Özilhan Devlet Hastanesi'nde görevli hemşire H.P., 25 Kasım Perşembe günü saat 08.00'de dahiliye bölümünde nöbete başladı. H.P. hemşire, 16.30 sıralarında kontrol için gelen klinik şefi S.B.D'ye servisinde durumu kötü ve orta olan 2 hastasının bulunduğunu iletti. H.P., klinik şefi S.B.D'nin de yönlendirmesiyle nöbetçi süpervizör B.Y.'yi arayarak destek istedi ancak olumsuz yanıt aldı.
H.P. aynı gece 20.40 ve 20.50'de yoğun bakımda yer olmadığı gerekçesiyle durumu kötü olan 2 hastanın daha dahiliye bölümüne alınması üzerine durumu süpervizör B.Y.'ye bildirdi. 23.10'da hastalardan T.G.'nin durumu ağırlaşırken, bir diğer hasta Z.K. saat 04.30'da hayatını kaybetti.
"SEN ÇALIŞMAK MI İSTEMİYORSUN?"
Hemşire H.P., nöbet süresinde yaşadıklarını tutanak altına alıp imzalayıp hastane yönetimine bildirdi. Diğer taraftan H.P. hemşire hakkında da aynı gün süpervizör B.Y. tarafından tutanak tutuldu. Bu tutanağı değerlendiren hastane yönetimi, "Emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılması, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usül ve esasların yerine getirilmesi, görevle ilgili resmi belge, araç gereçlerin korunması ve kullanılması bakımından kusurlu davranmak" gerekçesiyle hemşire H.P.'ye kınama cezası verdi. Ayrıca H.P'nin dahiliye olan görev birimi de yoğun bakım olarak değiştirildi.
H.P. hemşire nöbet gecesi yaşananlarla ilgili savunmasını yazdığı tutanakta süpervizör B.Y.'nin destek talebine, "Klinik şef ne karışıyormuş ki. Her nöbetinde destek istemişsin sen çalışmak mı istemiyorsun?' diye yanıt verdiğini kayıt altına aldı.
"ARTIK TREN RAYDAN ÇIKMIŞTIR"
Türkan Özilhan Devlet Hastanesi'nde yaşanan olayla ilgili konuşan Birlik Sağlık Sen Genel Başkanı Ahmet Doğruyol, kamu hastanelerinde eşitlik, adalet ve liyakatten uzaklaşıldığını söyledi. SONKALE'ye konuşan Doğruyol şunları kaydetti:
"Buradaki sıkıntının temelinde bir amirin, bir memuru sevip sevmemesi vardır. Bir hemşireyi sevebilirsiniz ya da sevmeyebilirsiniz. Hizmet sunumunun yapıldığı bir kamu kurumunda kimse kimseyi sevmek zorunda değildir. Herkes kendi görev tanımı içerisinde görevini yapmak zorundadır. Bir hemşireye, 'Ölüm riski taşıyan hastaya neden baktın? Diğer hastaların tedavisini neden geciktirdin?' diye ceza verilebilir mi? Maalesef son yıllarda Sağlık Bakanlığı'nda görev yapan idareci arkadaşlarımızın sözleşmeli olması, siyasilerin ve hükümet yanlısı sarı sendikanın baskısını getirmiştir. Sağlık Bakanlığı'na bağlı kurum ve kuruluşlarımızda yolunda giden tren raydan çıkmıştır. Gerek siyasetin gerekse hükümete yakın sarı sendikanın müdahalesiyle sağlık kurumlarımızda çalışma huzuru bozulmuş, doktorundan hemşiresine pek çok çalışanımız, kamudan özel hastanelere ya da yurt dışına kaçma gayretindedir."
(Birlik Sağlık Sen Genel Başkanı Ahmet Doğruyol)
"İNSAFSIZLIK, VİCDANSIZLIK"
Ahmet Doğruyol şöyle devam etti:
"Standart bir serviste bir hemşirenin sekiz hastaya bakması gerekirken, 4'ü yoğun bakım hastası 20 hastaya baktırıyorsunuz. Servis şefi ve hemşire arkadaşımız defalarca hemşire istiyor, vermiyorsunuz. Yoğun bakım hastalarıyla daha çok zaman geçirmek zorunda kalan hemşireye inceleme başlatıp ceza veriyorsunuz. Ne güzel. Bu kamu kurumları kimsenin babasının çiftliği değil, devletin kurumlarıdır. Siz bugün o kurumlarda idareci olabilirsiniz. İki yoğun bakım hastasına bir hemşire bakması gerekirken 4 yoğun bakım hastası ve 16 servis hastasına nasıl bir hemşireye baktırırsınız? Bir kısım hemşire onun yakını bunun tanıdığı diye hemşirelik bile yapmazken, görevini yapan hemşirelere bunu yapmak insafsızlık ve vicdansızlıktır. O kurumda tedavilerin gecikmesinin sebebi hemşire değil, idarede görev yapan, servise hemşire vermeyen yetkililerdir."