İzmir Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) ile Moğolistan Devlet Üniversitesi'nin ortaklaşa kurduğu Türkoloji Enstitüsü'nün açılışı yapıldı. Açılışa AK Parti Genel Başkanvekili Binali Yıldırım'ın yanı sıra İKÇÜ Rektörü Prof. Dr. Saffet Köse ile Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi temsilcileri katıldı. Yıldırım, açılış öncesinde dombra dinletisi veren sanatçı Şemsigül Jakupova'ya çiçek verdi. İKÇÜ Rektörü Saffet Köse ile Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi Genel Sekreter Yardımcısı Sultanbai Raev'in kürsüden, Türkiye'nin Ulanbator Büyükelçisi Zafer Ateş ile Moğolistan Devlet Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ochiryag Bayanjargal'ın video kayıt yoluyla konuşmaların ardından Binali Yıldırım kürsüye çıktı. 'Türk Devletleri ve Akraba Toplulukları' isimli konferans veren Yıldırım, Türk dünyası ile ilgili konuştu.
'ADRİYATİK'TEN MOĞOLİSTAN'A UZANAN BİR COĞRAFYANIN HAYAL EDİLMELİ'
Türk dünyası deyince, Güneydoğu Avrupa'dan, Adriyatik'ten başlayıp Moğolistan Sarı Irmak'a kadar uzanan bir coğrafyanın hayal edilmesi gerektiğini belirten Yıldırım, "Tarihi İpek Yolu'nun yüzyıllarca ticaret amaçlı kullandığı güzergah Türk dünyasıdır. Moğolistan aslında Altay dil grubu ile Türkçemiz ile aynı yapıyı taşıyan, bir akraba ülkedir. Moğolistan esasında Göktürklerin, Uygurların izlerini, tarihi geçmişini de barındıran çok önemli bir ülkedir. Dolayısıyla Moğolistan ile Türk dünyası arasındaki ilişkilerin her bakımdan gelişmesi, bölgenin, coğrafyanın refahı ve güvenliği için hayati öneme sahiptir. 1,5 milyon kilometrekarelik geniş bir ülke. Buna rağmen 3 milyonun biraz üzerinde küçük bir nüfusu var. Ancak her tarafı buram buram tarih kokan, muazzam, bakir bir yer. Orhun Yazıtları'na yaptığımız ziyarette ülkemizin gücünü, itibarını bir kez daha gördük. Çünkü Orhun Yazıtları'na giden ulaşımı, yolu da yine Sayın Cumhurbaşkanı'mızın riyasetinde biz gerçekleştirdik. Bugün memnuniyetle görüyorum ki; İKÇÜ ile karşılıkları olan Moğolistan Devlet Üniversitesi'nin birlikte yaptıkları arkeolojik kazılar, esasında ortak tarihimizi ortaya çıkaracak en önemli adımları oluşturuyor. Bunun yanı sıra ikili öğrenci değişimleri, bu programlarda ülkelerimizi birbirine yaklaştıran ve bu anlamda ortak tarihimizi ortak dilimizi, ortak kültürümüzü ihya eden önemli faaliyetlerden biri" dedi.
'MİLYARLARCA DOLAR HARCASANIZ, BÖYLE BİR İMKAN ELDE EDEMEZSİNİZ'
Türkiye'de üniversite sayısını 76'dan 207'ye, öğrenci sayının 1,5 milyondan 8,5 milyona çıkardıklarını söyleyen Yıldırım, "Bugün dünyanın her tarafından ülkemiz üniversitelerinde okuyan 240 bin yabancı misafir öğrencimiz var. İKÇÜ'deki 18 bin öğrenci içerisinde bin civarında başka ülkelerden gelip, burada üniversite eğitimi alan öğrenci var. Bizim ülkemiz üniversitelerinde okuyan her öğrenci, bizim gönüllü bir elçimizdir. Öğrenim süresi boyunca bulunduğu şehri, bulunduğu ülkeyi, Türkiye'yi ve buranın üniversitelerini, şehrini, yaşam şeklini, kültürünü, tarihi ve doğal güzelliklerini, insanını tanıma fırsatı buluyor ve aynı zamanda mezun olup memleketine gittikten sonra ülkemizin gönüllü bir elçisi olmaya devam ediyor. Milyarlarca dolar harcasanız, böyle bir imkan elde edemezsiniz. O bakımdan, bu öğrenci değişim programlarını hükümetimiz çok önemsiyor ve gittikçe yaygınlaştırıyor. Ayrıca, ikili eğitim sistemi konusunda da önemli adımlar atılıyor. 'Katip Çelebi' deyince hepimizin aklına bir şeyler gelmesi lazım. 'Cihannüma' gibi eserleri lise yıllarımızda okuduk, öğrendik. Katip Çelebi yaptığı bilimsel çalışmalarla Batı dünyasının bazı iddialarını tamamen çürütmüştür. Cihannüma kitabıyla da coğrafya alanında çok önemli bir eser ortaya koymuştur. Bu sebep ile İKÇÜ sadece verdiği eğitim ile değil ismiyle de çok önemli bir anlam taşımaktadır" diye konuştu.
'TÜRKİYE ÜZERİNE DÜŞEN TARİHİ GÖREVİ YERİNE GETİRMİŞTİR'
Türk Devletleri Teşkilatı ilgili bilgiler de veren Yıldırım, "Türk dünyası; Anadolu, Kafkaslar ve Orta Asya'ya uzanan bu geniş coğrafyada Türk devletleri, 70 yıldan fazla Sovyet Sosyalist sistemin bünyesinde kaldı ve bağımsızlıklarını kaybetti. 90'lı yılların başında, Sovyetlerin dağılmasıyla beraber tekrar bağımsız devletler haline geldiler. 15 ülke, Sovyetler dağılınca yeniden bağımsız olarak yaşamaya başladı ve bunlar arasında Türk devletleri de var. Bunlar Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan ve Özbekistan gibi 6 devletimizden bahsediyoruz. 91'deki bağımsızlıktan sonra bu devletleri ilk tanıyan ülke Türkiye olmuştur. Türkiye üzerine düşen tarihi görevi yerine getirmiş ve onları bütün dünyaya bağımsızlıklarını tanıdığını ilk önce ilan ederek, milletler topluluğu içerisinde bağımsız devlet olarak yer almalarının öncüsü olmuştur. Aradan 30 yıl geçti, 30 yıl devletlerin ömründe çok uzun bir süre değil. Bu süre içerisinde Türkiye olarak boş durmadı ki; rahmetli Özal ile başlayan ve daha sonra Cumhurbaşkanı Demirel ve Recep Tayyip Erdoğan'ın öncülüğünde Türk dünyası ile Türk devletleri ile ilişkilerimizi bir adım daha ileri götürmek için gayret ettik. Nahçıvan Antlaşması ile 2009'da Türk Konseyi teşkil edildi ve bugün 7 üyeye sahip. Macaristan ve Türkmenistan gözlemci üye. Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan da asıl üye olarak yoluna devam ediyor. Bu sayı ileriki yıllarda artacak. Aynı dili, aynı kökten gelen dilleri konuşan veya bünyelerinde Türklerin yaşadığı devletler de bu topluluğun doğal üyesidir. Moğolistan bunlardan biridir. Ayrıca Balkan coğrafyasında Macaristan başta olmak üzere Bulgaristan, Bosna Hersek, Sırbistan. Arnavutluk, Makedonya ve bütün Balkan devletleri Türk Devletleri Teşkilatı'nın doğal bir üyesidir ve ileride bunlar da teşkilata dahil olacaklardır. Yine Rusya ve Çin de bu topluluğun doğal üyesidir" ifadelerini kullandı.
'AMACIMIZ FARKLILIKLARI GİDEREK ORTAK BİR GELECEK ETRAFINDA BİRLEŞMEK'
Bazılarının aklına, 'Türkler eski rüyalarını mı görüyorlar' gibi birtakım sözler geldiğini ifade eden Yıldırım, "Esas itibarıyla olan şudur; bir Birleşmiş Milletler var, bir ana şemsiye örgütü. Onun altında da bölgesel iş birlikleri var. Örneğin Arap Birliği var, Güney Amerika'nın, Latin ülkelerinin oluşturduğu birlikler var. Şanghay İş Birliği Örgütü var, Avrupa Birliği var ve birçok benzer örgütler var. İşte bunlar gibi bir şekilde Türk Devleti Teşkilatı kuruldu. Amacı bölgede iş birliğini geliştirmek, bölgede yaşayan bütün insanların refahını yükseltmek, güvenliği kalıcı hale getirmek ve birbirlerinin arasında kalkınmada, ulaşımda, iletişimde, ekonomide, ihracatta, ithalatta, kültürde ve her alanda farklılıkları gidererek ortak bir gelecek etrafında birleşmektir. Nahçıvan'da temelleri atılan bu birliktelik, bugün 12 yılını doldurmuştur ve dönemin başkanlığını şu anda Türkiye devralmıştır. 12 Kasım'da yapılan zirveyle beraber Türk Devletleri Teşkilatı olarak adı değiştirilmiştir. Bunun bünyesinde bazı organlar var. Örneğin Aksakallılar var. Her ülkenin tayin ettiği bir Aksakal ve bir de teşkilatın bir Aksallar Konseyi var ve onun da bir başkanı var. Bu görev diğer devletlerin temsilcilerinin de oluruyla bize verildi. Bu görevin verilmesiyle ilgili olarak Sayın Cumhurbaşkanı'mız Recep Tayyip Erdoğan'a ve önceki dönem başkanı sayın İlham Aliyev'e şükranlarımı sunuyorum. Görevin ehemmiyetinin farkındayım, ağır bir sorumluluk taşıdığımın da bilincindeyim. 5 milyon kilometrekare, 170 milyon nüfus ve toplamda 450-500 milyar dolarlık bir ihracat potansiyeline sahip, 1,5 trilyon üzerindeki toplam gayrisafi hasılaya sahip bu coğrafyada yapacak o kadar çok işimiz var ki; bunlar üniversitelerin iş birliğinden tutun, kültür, ihracat, ithalat ve tüm ekonomik faaliyetlerde entegrasyonun sağlanması, sınır geçişlerindeki zorlukların ortadan kaldırılması ve ortak dilin oluşturulması" dedi.
'HEM AVRUPALIYIZ HEM ASYALIYIZ'
Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:
"Her ne kadar hepimiz Türk devleti olarak kendimizi niteliyor olsak dahi bir ortak dil mevcut değil. Başka bir dille ya Rusça ya İngilizce gibi dillerle anlaşmak zorunda kalıyoruz. Bize soruyorlar; Avrupalı mısınız, Asyalı mısınız. Hem Avrupalıyız hem Asyalıyız. İbn-i Haldun'un dediği gibi; coğrafya kaderdir. Bu bizim kaderimiz. Azerbaycan, 44 gün savaşıyla 30 yılda halledemediği meselesini halletti. Sovyetler dağılırken, bağımsız devletler oluşurken fırsatı ganimet bilen Ermenistan, Azerbaycan topraklarının yüzde 25'ini işgal etti. 1 milyon kişi memleketlerini, evlerini terk etmek zorunda kaldı. Bu sorunlar çözülemedi, havanda su dövüldü ve bir netice alınmadı. İşin sonunda iş başa düştü, Azerbaycan kendi topraklarındaki işgalcileri 44 günde attı ve bu faaliyetleri yaparken Türkiye de manen ve her türlü desteği verdi. Sayın Cumhurbaşkanı'mız şu açıklamayı yaptı, "Eğer, Azerbaycan'a dışarıdan bir saldırı olursa Türkiye Azerbaycan'ın yanındadır ve gereğini yapacaktır. Bu aslında meseleye noktayı koyan kararlılıktı."
İKÇÜ Rektörü Prof. Dr. Saffet Köse, konferansın sonunda Yıldırım'a Orhun Yazıtları'nın minyatürünü verdi.