İzmir'de 30 Ekim 2020’de meydana gelen ve 117 canın kaybedildiği depremin ardından uzmanlar, kenti etkileyen 17'si diri, 4’ü düşük aktivitede toplam 21 fay hattının olduğuna dikkat çekmiş, bu fay hattı üzerinde bulunan tehlikeli tüm binaların bir an önce güçlendirilmesi veya dönüştürülmesi çağrısında bulunmuştu.
GÜNCEL BİR DEPREM MASTER PLANI YAPILMALI
Deprem uzmanlarının ardından konuya ilişkin bir açıklama da inşaat sektörünün öncü isimlerinden Mimar Erkut Tamay’dan geldi. Tamay, kentteki niteliksiz, yıpranmış ve güçsüz düşmüş yapı stokunun acilen yenilenmesi için yaptığı çağrısında, kentsel dönüşümün istenirse çok kolay yapılabileceğini, ancak kurumlar arası işbirliği olmadan, bilimsel veriler ışığında güncel bir İzmir Deprem Master Planı hazırlamadan ve devlet desteği oluşturulmadan yapılacak dönüşümlerin sorunları daha da karmaşık hale getireceğini belirtti.
(Mimar Erkut Tamay)
İSTEMEZÜKÇÜ ZİHNİYETE VE RANT HEVESİNDE OLANLARA PRİM VERİLMEMELİ
Özellikle Bayraklı, Bornova, Buca, Konak, Karabağlar ve Karşıyaka ilçeleri başta olmak üzere kentteki depreme dayanıksız yapı stokunun dönüşümün sağlanması için bakanlık, yerel yönetimler ve meslek odaları arasında güçlü bir işbirliğinin oluşması gerektiğine dikkat çeken Tamay şöyle konuştu:
"İzmir’de depreme dayanıksız bina sayısının çok fazla olduğuna dair değerlendirmeler var. Bu da ciddi bir çalışma gereksinimi ortaya koyulması gerektiğini ifade ediyor. Kentsel dönüşüm sadece eski binayı yıkıp, yerine yeni bir bina yapmak değildir. Kentsel dönüşüm, yapı stokunu güçlendirmek gibi kentin estetiğine değer katmak ve doğaya dost çağın tüm gereksinimleri barındıran projeleri hayata geçirmektir. Eğer bakanlık, yerel yönetimler ve meslek odaları arasında güçlü bir işbirliği sağlanırsa hem acil müdahale gerektiren yapılar istemezükçü zihniyete ve rantsal dönüşüm hevesinde olanlara prim verilmeden kısa zamanda dönüştürülür hem de vatandaş ve firma ekseninde mağduriyetler ortaya çıkmadan bilimin ışığında doğru dönüşümler yapılabilir. Burada önemli olan bir diğer noktada dönüşümlerin mutlak suretle zemine uygun teknik koşullarla, uygun planlama, uygun projelendirme, kaliteli malzeme ve doğru mühendislik anlayışı kullanılarak yapılmasıdır. Çünkü biz binaları doğru planlamayla, olması gerektiği gibi iyi analiz edilmiş bir zemin ortamına doğru projeyle, doğru malzeme kullanarak yaparsak, ‘Deprem öldürmez yapı öldürür’ sözünü de tarihe gömmüş oluruz.”
DEPREM GERÇEĞİNE HAZIR BİR KENT OLMALIYIZ
Pandemi sürecinde ve sonrasında ortaya çıkan ekonomik krizin inşaat sektörünü çok ciddi derecede etkilediğini belirten Tamay, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Deprem kuşağında olduğumuz için sağlam binalar inşa etmek ve dönüşümü hayata geçirmek kaçınılmaz bir gerçek. Son dönemdeki ekonomide ortaya çıkan belirsizlikler ve döviz kurundaki dalgalanma demir ve çimento başta olmak üzere inşaat malzemelerinin fiyatlarında neredeyse dört, beş kat artırdı. Her gün artan bu malzeme fiyatları nedeniyle müteahhitler dönüştürecekleri alanı ne kadara mal edip, bitireceklerini hesaplayamıyorlar. Önünü göremeyen bir sektörün güçlü dönüşüm yapması da zordur. Bu gerçekler doğrultusunda sektöre ilişkin devlet desteği arttırılmalı, malzeme fiyatları da sabitlenerek hem dönüşümü yapacak yüklenici hem de vatandaşa güven verilmelidir. Bu güven ortamı oluşursa ülke ekonomisine pozitif etki yapar. Kentsel dönüşüm konusunda kat maliklerine de devlet bankaları tarafından makul imkânlı krediler verilerek teşvikler güçlendirilmelidir. Tüm bunlarla birlikte yerel yönetimler ve ilgili bakanlık kurumları yapıların denetimlerini daha da sıkılaştırmalıdır. Artık kentimizden kaçak yapı, kaçak alan ve kaçak kat kavramlarını çıkarmalıyız. Ayrıca kentsel dönüşümü sadece bir bölgede ya da ilçede değil, İzmir’in tamamında hayata geçirerek ülkeye örnek deprem gerçeğine hazır bir kent yaratmalıyız.”